[Bu Ay Neler Okudum?] Şubat│15



  • Beni Yarına Bırakma [Yorum] │ 3 PUAN
  • Delidolu [Yorum] │ 3 PUAN
  • Mabet [Yorum] │5 PUAN
  • Aynadaki Ben [Yorum] │2 PUAN
  • Daima Aşk [Yorum] │ 4 PUAN
  • Duvarların Dili Olsa [Yorum] │2 PUAN 
  • Masum Koza [Yorum] │3 PUAN
  • Umutsuz [Yorum] │ 5 PUAN
  • On Küçük Nefes [Yorum] │ 4 PUAN
  • Kimliksiz [Yorum] │5 PUAN
  • Aşka Zaman Ver [Yorum] │ 3 PUAN
  • Bilinmeyen Serisi; Tesadüfler [Yorum│3 PUAN
Siz bu ay kaç kitap okudunuz? Neler okudunuz? 
Pinterest shareGoogle Plus share

CNR Kitap Fuarı 2015 │Neler Aldım?


Bir fuar yazısıyla daha karşınızdayım. CNR kitap fuarına bu ilk gidişim. Geçen sene gidememiştim. Bu seneye kısmetmiş. Fuarın ilk günü -yani 27 Martta- Min Li Li ile ilk günden fuara damladık :D İlk gün olduğundan ve hafta içine denk geldiğinden pek yoğun değildi. Yani rahat rahat gezdik, sahafları dolaştık, Kitap İklimi PınarDuygu Abla ve takipçim Feyza ile de görüştük, yani kısaca ilk günün tadını çıkardık. Çokta keyifli bir gündü.. :D :D

Ben ve Min Li Li 7 Martta yine fuara gideceğiz. Kapanışa doğru bir tur daha yapalım diyoruz. Eğer siz de orada olursanız tanışıp kaynaşalım :D Gelin, çekinmeyin :)



  • Optimum Kitap Yayınlarının fiyatı 10 TL'ydi. İstanbul'u 10 TL'ye aldım. Golem ve Cin'i sahaftan 5 TL'ye aldım. Min Li Li; Ephesus Standında "Gözlerinin Esareti"ni aldı, ben de "Ünlü Aşk"ı aldım. Okuduktan sonra birbirimizle değiş tokuş edeceğiz. :) Elli Yazardan Grinin Elli Tonu ise hediye olarak geldi. :D
  • Benim fuardan aldıklarım bu kadar. Toplamda; 48 TL tuttu. Fuara gidecek olanlarınız varsa; Optimum Yayınlarına, Epsilon ve Dex Yayınlarına uğramanızı öneririm.
  • Epsilon Yayınlarında 3 kitap 12 TL indirimi vardı. Pek yeni kitaplar yoktu ama gidip görmekte fayda var. Optimum Yayınlarında ise kitaplar 10 TL'ydi. Fazla sahaf yoktu ama olanlara da bakmanızı öneririm, belki istediklerinizi bulabilirsiniz. Dex Yayınlarında da 4 ve 10 TL'ye kitaplar vardı. Martı ve Novella Yayınlarında da 5 ve 10 TL'ye kitaplar vardı. Aspendos ve Elf Yayınlarında da 10 TL'ye indirim vardı eğer yanlış hatırlamıyorsam ;) Siz yine de bir uğrayın derim. Nemesis de indirim vardı ama yüzde kaçtı hiç hatırlamıyorum. 
  • Fazla yayınevi yoktu. Pegasus, Akıl Çelen, Arkadya, Olimpos ve bazı yayınevlerini göremedim ben. İlk günden dolayı mı yoksa sonraki günler stant kurulacak mı bilmiyorum ama benim gittiğimde yoktu. İlk günkü fuar günlüğüm bu kadardı. İkinci gidişim de yeni kitap alır mıyım bilmiyorum ama imza günlerine katılacağım kesin. :D




  • Rule ve Yeni Bir Başlangıç kitaplarını ise çekilişten kazandım. Bu zamana adar iki kitap kazanmıştım. İkisi de istediğim kitaplar değildi. Ama son zamanlarda şansım döndü ve istediğim bu iki kitabı çekiliş sayesinde edinmiş oldum. :D Kitapların nasıl olduğu hakkında bir fikrim yok, genelde herkes öneriyor ama ben okuyup göreceğim. :)



  • Ali'm'i ise ukitaptan yaptığım takas sonucu edindim. İlk kitap Duygu'yu henüz okumadım. Ee o zaman neden ikinci kitabı aldın diyeceksiniz ama seri yarım bırakamama gibi bir takıntım olduğundan devam edeceğim gibi görünüyor. En kısa zamanda Duygu'ya başlasam iyi olacak. İlk kitabı alalı bir yıl oldu neredeyse ve ben hala okuyacağım. Çok üşengenim çok. :D Kitap o kadar kalın ki gözümü korkutuyor ne yapayım yani :D Kısaca kitaplığıma giren kitaplar bu kadar. Bir daha ki kitap alışverişinde görüşmek üzere... :)


Siz CNR Kitap Fuarına gittiniz mi? Neler aldınız? 
Yorum bırakmayı unutmayın, geri dönüşlerinizi merakla bekliyorum :D 
Pinterest shareGoogle Plus share

Umutsuz [Kitap Yorumu]

Başını "Young Adult", sonunu "Dram"a bağlayan, bende iki farklı kişinin yazdığı izlenimini veren bir kitap oldu Umutsuz!(Hopeless)

Başta her şey güzel giderken 200lü sayfalardan sonra dram silsilesi ile karşı karşıya kaldım. Yani yazar beni ters köşe yaptı! 

Sky, çok küçük yaşta annesini kaybetmiş, polis olan babası ile yaşayan ve yalnız büyüyen bir çocuktur. Annesinin kaybından sonra iyice yalnızlaşan Sky, babasının şefkatiyle teselli bulmaktadır.

Babasının sarhoş olduğu bir gece odasına girmesi ile 5 yaşındaki Sky'nin hayatı alt üst olur. Başına gelen kötü olaydan sonra kendini kaybeden Sky'nin yardımına hiç tanımadığı biri koşar. Sky, bir gün bahçelerinde arkadaşları Dean Holder ve Less ile oynarken bir arabanın evlerine doğru yaklaştığını görür.

Ve Sky oarabaya binip kötü geçmişinden, babasından ve arkadaşlarından uzaklaşıp yeni bir hayata başlangıç yapar. Kacey, başta Sky'i korumaya çalışsa da karşısına Holder'ın çıkmasıyla her şey alt üs olur.

Sky'nin hayal meyal hatırladığı şeyler Holder'ın gelmesiyle hafızasının yerine gelmesini tetikler ve Sky geçmişinde kalan parçaları yavaş yavaş birleştirdiğinde acı gerçekle bir kez daha karşılaşır. Babasının ona yaşattıklarını, Kacey'in aslında öz halası olduğunu öğrenir.

Bunların üstüne Holder'ın da küçükken oynadığı arkadaşı olduğunu öğrenmesiyle bütün dünyası yeniden alt üst olur. Babası ile hesaplaşmaya gittiğinde onun gözlerinin önünde kendini vurması ile bir kez daha yıkılır.

Üzüntü ve gerçekler Sky'i boğarken Holder'ın varlığı ona ilaç gibi gelmektedir. Ve Sky'nin ihtiyacı olan tek şey biricik aşkı ve dostu Dean Holder'dır.
"Abi çok iyi ya!"  dedirtti bu kitap bana! Uzun zamandır okuduğum en iyi kitaplardan biriydi bana göre. Yeri geldi güldüm, yeri geldi hüzünlendim. Bütün duyguları yaşatan bir kitap oldu Umutsuz! Okumayanlara severek önereceğim kitaplar arasına girmiş bulunmakta kendisi. Bu kadar yorumdan sonra puanım; 
Pinterest shareGoogle Plus share

Masum Koza [Kitap Yorumu]

Beni yer yer güldüren, bazen de hüzünlendiren bir kitap oldu Masum Koza! Hayal'i başta sevmediğim doğrudur. Ama yaşadıklarını okudukça hak vermemek elde değil. İntikam uğruna yola çıktı ama aşkla çarpıştı. Çokta iyi oldu. Genelde hikayelerde kötü adam karşımıza çıkar ama Poyraz, bu hikayedeki masum çocuktu.

Aziz Bey ve aşkı gerçek olamayacak kadar güzeldi. Devran ve Efsun'un aşkları ise tam seyirlikti. Birbirlerine "kalbim" diye hitap etmeleri çok tatlıydı.

Hayal, başta yola intikam olarak çıksa da Poyraz ile karşılaşınca tüm planları alt üst oldu ve kendini onun aşkıyla sarmalanmış bir halde buldu. O kadar kin ve nefretten sonra birden "mutluluk moduna" geçmelerini anlamlandıramadım. Yani birden "hadi mutlu olalım" moduna geçtiler. O açıdan sevemedim. Birden her şeyin yoluna girmesi insanın kafasında soru işareti bırakıyor.

Ama tabi kötü adamımız olmadan kitap olur mu hiç? Sinyor Bossi-Hayal'in korkulu rüyası- hortladığı yerden geri çıktı. Tabi Devran durur mu; aldı adamlarını yanına, gitti kurtardı kızımızı.
Devran ve adamlarının "mafya-vari" tavrını sevmedim. Hava katılmak mı istenmiş bilmiyorum ama ben pek samimi bulmadım. Devran tek başınayken de zaten oldukça sevilesi!

Devran'ın Hayal'i sahiplenmesi, onu kardeşi gibi görmesi o sahneler çok güzeldi. Ve sonunda Poyraz ve Hayal çiftimiz mutluluklarına kavuşurken, "Nilüfer Melek" bebekte hayatlarına bir mucize gibi girdi.

Yazar çok güzel bir konu üzerinden kurgulamış, kendisini tebrik ediyor ve katkılarından dolayı "Olimpos Yayınları"na teşekkürlerimi sunuyorum.
Pinterest shareGoogle Plus share

On Küçük Nefes [Kitap Yorumu]

On Küçük Nefes Al Kacey! İçinde Tut. Hisset. Sev. Kitabı okuma sebebim bu yazı oldu diyebilirim. Kacey, bir trafik kazasında anne,babasını, erkek arkadaşını ve en yakın dostunu kaybetmiştir. Geriye 15 yaşındaki kız kardeşi Livvie'den başka kimsesi kalmamıştır.

Bir süre teyzelerinin yanlarında kalsalar da, eniştesinin Livie'ye olan tavırları Kacey'in dikkatinden kaçmaz ve bir gece vakti valizlerini hazırlayıp Miami'ye doğru yeni bir yolculuğa çıkarlar. Bu yeni bir hayata doğru atılmış ilk adımdır.

İnternetten ucuz yollu buldukları ev, artık yeni evleridir. Yeni komşuları Fırtına(Nora) ve Trent ile tanışmaları ise hayatlarına yeni birilerini sokmalarının ilk sinyalleridir.

Kazadan sonra Kacey eskisi gibi değildir. Şimdi ki Kacey, kız kardeşine iyi bir gelecek sunmak için fedakarlık yapan genç bir kızdır. Kaza sonrası tedavi süreci sıkıntılı geçse de geçmişini geride bırakmakta kararlıdır.

Başlarda bir kahve dükkanında çalışırken orada kazandığı paranın yetersiz gelmesi ile Nora'nın ona sunduğu iş teklifini kabul eder. Kacey artık Fırtına ile bir Striptiz Kulübünde çalışmaktadır.

Ve hayatının aşkı diyebileceği Trent ile çamaşır odasında karşılaşır. Birbirlerine olan çekimleri ise kaçınılmazdır. Kacey, ona kalbini açarken acı gerçekle yüz yüze gelir.

Bir anda bütün dünyası tepetaklak olan Kacey, yine geçmişe dönmüştür. Yakınları onu bir kliniğe yatırdıklarında başta sorun çıkartsa da kız kardeşine verdiği sözü tutmuştur. Klinikten iyileşmiş bir şekilde çıkmıştır.

Ve yanında onu seven insanlar ile güzel bir gelecek vardır. Bütün sevdikleriyle hep bir aradadır ve onlara sıkı sıkı tutunmakta kararlıdır. 


Kitaptaki bütün karakterleri sevdim. Teyze ve Enişte hariç! Onlar olmadan kitap daha da güzel. :D Küçük Mia ise "tam ısırmalık" diyeceğiniz, tatlı bir prenses. Livie ile olan diyaloglarına bayıldım!

Fırtına ve Kacey arasındaki diyaloglarda güzeldi. Onlardan iki güzel dost oldu. Fırtına'nın Dan yerine Cone ile evleneceğini düşünmüştüm ama Dan de kabulümdür. Onların hikayesini de okumak isterim.

Trent... beni hem şaşırtan hem de kendini sevdiren bir karakter. Neler de çekmiş yavrum, pişmanlığı, Kacey'e destek olma çabaları harikaydı! İkilinin yeni başlangıcını ikinci kitapta görürüz umarım.

Min'in tavsiyesi üzerine okuduğum bir kitaptı. Beni sıkan yerler oldu mu evet, ama bu kitabın kötü olduğunu gösterir mi hayır, önerir misin derseniz evet. Umarım yayınevi ikinci kitabı fazla bekletmeden çıkarır. Çünkü devam kitabını merakla bekliyorummm :D 

Pinterest shareGoogle Plus share

[Kitap] Tesadüfler │Tanıtım


BİLİNMEYEN SERİSİ-TESADÜFLER | MELİS ÖZÜN USLU & YUSUF ÖZOĞUL

Aslında herkes aynı görünür…Ama kimse aynı değildir…

Alexander ve Christina,küçük bir kasabada karşılaşırlar.Bu karşılaşma onlar için daha önce görmedikleri bir hayatın başlangıç noktası olur.

Farklı insanlar,dostluklar,aşk,zor kararlar,göz yaşları,kahkahalar,ümitler,biraz macera, bilinmeyenler ve bolca tesadüf…

Ama bu hayat dengede…

Bu kitap size gizem dolu bir hayatı, Alexander ve Christina’nın hayata bakışlarını değiştirecek,ilginç tesadüfler ve bilinmezliklerle dolu bir yolu nasıl aştıklarını anlatıyor…

Acaba bu hem gizem dolu döngünün sırlarını,hem de hayatlarındaki garip sorunları çözebilecekler miydi ?”Hiç böyle tesadüf olur mu ?”diyeceğiniz tesadüfleri mantık çizgisinde tutan bir hayatla karşımızdalar bu kitapta…

İleri de olacakları ise; ancak tesadüfler bize gösterecek…
Sayfa Sayısı : 312
Türü: Fantastik
Çıkış tarihi : 24.02.2015
Fiyatı : 18,00 TL
Pinterest shareGoogle Plus share

Etkinlik│En Güzel Beş İthaf


Kitap Kokusu; beni etiketleyeli çok olmuştu. Ama ben bir türlü karar verememiştim. En sonunda taramalarım sonucu bu ithaf'lara karar verdim. Kendisin tekrar teşekkür ediyorum ve başlıyorum. 
Başlamadan önce;
Etiketlediklerim; MinZeynepBuse :D :D :D

Pinterest shareGoogle Plus share

Duvarların Dili Olsa [Kitap Yorumu]

Simon Parker... ben bu karakteri hem sevdim hem sevemedim. Caroline ile mutfaktaki halleri güzel ve komikti ama "DuvarGümleten", "DuvarDelen" muhabbetinden hiç hoşlanmadım.

Caroline'ı ise hiç sevmedim! Ne meraklıymış kayıp OR'unu kurtarmaya! Her gördüğü yerde Simon'ın üzerine atlama potansiyeli vardı. "AletDurduran" ve "Kayıp OR" arayışını sevmedim. Bence iğrençti! Bütün kitabın Caroline'ın OR'unu bulma üzerinden işlenmesi gereksizdi.

Tamam okurken güldüğüm yerler oldu ama bu kitabı kurtarmaya yetmedi. Diğer karakterleri sevmedim. Mimi, Ryan vs. En sonunda Caroline ve Simon birbirlerine aşklarını ilan ettiler de kurtuldum! Sonunda "Kayıp OR" geri geldi ve bu muhabbet de bitmiş oldu.

Kitapta sürekli bu olgular üzerinde durulması sıkıcıydı. Bana artık fenalık geldi yani. Simon'ın "duvarları gümleterek", "mercimeği fırına vermesi" olayı beni sinir etti. 


Basit bir kurgu üzerine kurulmuş bir kitap. Ben pek sevemedim. Milletin öyle ayılıp bayıldığı kadar pek bir şey yoktu kitapta. Clive! Nasıl bir kedidir yahu! dedim okurken. Kedinin dile gelip konuştuğu, düz duvara tırmandığı sahneler iğrençti bence. En son sayfalarda olayların kedinin tarafından anlatılması ise komikti! 

Yazar ikinci kitapta neler anlatacak merak ediyorum. Saf cinsellik üzerine durmasa iyi olur. Tekrar "OR" ve "DuvarGümleten" muhabbeti okumak istemiyorum!

Bir de kitap "fanfiction" çıkarması gibi geldi. Jennifer L. Armentrout "Hep Seni Bekledim" kitabı ile benzerlikler vardı. İki kitapta da kız karakter Kayıp OR'unun peşindeydi. O açıdan da beni çeken bir kitap olmadı maalesef.

Simon'ın tapılacak kadar yakışıklı ve seksi anlatılmasını ise hiç sevmedim.! Yahu, bu adamın hiç mi kusuru yok! Her tarafı mı doğru, hiç mi eğri yanı yok diye düşünüp duruyor insan. Bu kadar abartılmasını da anlamış değilim. 

Basit bir kurgu ve ilk aşk.. Eğer çok kitapsız kaldıysanız okuyabilirsiniz, ama öyle çokta beklenti içinde olmayın, sonra benim gibi hayal kırıklığı yaşarsınız...

Puanlama da 2,5 ya da 3 arasında gidip geliyorum ama 3 versem haksızlık olacakmış gibi geliyor. O yüzden puanım;2/5 
Pinterest shareGoogle Plus share

BlogTwin │Daima Aşk [Kitap Yorumu]



Bir Otaku'nun Dünyası Yorumu İçin; TIK TIK!

Başta bana Christin Grey versiyonu gibi gözükse de Connor Black'i sevdim. Connor'ın hemen ilk günden kurallardan, emirlerden bahsetmesi ve Ellery'i bazı şeylere zorlaması bana Elli Tonu anımsattı. Ama sonra hikayenin seyri öyle bir değişti ki Elli Ton uyarlamasından eser kalmadı. Yani kitap kurgusu bakımından son derece özgün!

Kyle! Bu karaktere kitabın başından beri sinir oldum! Ellery'i başka bir kadın için terk etmesi ve sonra geri dönüp tekrar birlikte olmak istemesi yüzsüzlük değil de nedir, sorarım size! Ama Ellery, kendini çoktan Connor'ın büyüsüne kaptırmıştır.

Ellery, boş zamanlarında aşevinde gönüllü olarak çalışan, insanlara yardım etmeyi seven yardımsever kızımızdır. :D Ayrıca resim yaparak geçimini sağlamaktadır. Sonra bir gün arkadaşlarıyla bir gece kulübüne gider ve orada sarhoş bir halde olan Connor'a yardım eder.
Conner, sabah uyandığında karşısında Ellery'i görünce onu eve getirdiği diğer tek gecelik ilişkilerinden biri olduğunu düşünür. Ama durum hiçte düşündüğü gibi değildir. Connor, Ellery'nin peşini bırakmaz ve onu takip ettirir. Birlikte dondurma yemeğe bile gittiler. Düşünün artık siz gerisini! Connor, gibi bir CEO'dan neler çıkarttı kızımız!

Her ne kadar arkadaş kalmak isteseler de tutku gözlerinde okunmaktadır. Ve bam! Tam her şey yolunda gidiyor derken, Connor, Ellery'nin kanser olduğunu öğrenir. Ee tabi Ash, hiç durur mu? O da bir yerlerden patlak verir. Ve ikilinin arasını açmaya çalışır.

Ama en sonunda her şey yoluna girdiğinde Connor'dan beklenmeyecek bir davranış gelir! Connor, Ellery'e evlilik teklifi eder! Ve mutlu son!

Hikayenin sonu biraz aceleye gelmiş gibi geldi bana. Hemen evlenip çocukları olması geçiştirilmiş gibiydi. İkinci kitapta ne anlatmış yazar, merak ediyorum. Bir de ikilinin bir küsüp bir barışması sinir bozucuydu! Yazar o konuda abartmış biraz, umarım ikinci kitap da dozu azaltılmıştır bu kavgaların. İlk bakışta klasik aşk hikayesi gibi görünse de farklı konusu ile sizi içine çeken bir hikaye. Okumanızı tavsiye ederim ;)  
Pinterest shareGoogle Plus share

Aşka Zaman Ver [Kitap Yorumu]



* * *Adamın anlattığı öykü olanaksız denecek kadar saçmaydı. Zamanda yolculuk. Hükümeti devirmeyi planlayan gizli bir örgüt. Bu delilikti.

* * *Altmış saat. Hatta artık daha da az. Eğer başarısız olursa, altmış saatten daha kısa bir süre içerisinde ölecekti.
    Ama eğer başarırsa... Eğer planı işe yararsa, eğer Maggie Charles'ı kariyerine tıp alanında devam etmeye ikna ederse, zaman yolculuğu asla keşfedilmemiş olacaktı. Wizard-9 engellenmiş, Beyaz Saray havaya uçmamış, başka ölmemiş olacaktı.
    Ve Chuck'ın şimdiki yaşamı, buraya gelmek için kat ettiği yol anında silinecekti. Bildiği yaşamı sonlanacaktı.
    Ayrıca Chuck'ın kendisi de ortadan kalkacaktı.
* * *
Yukarıda yazdığım tanıtımdan da anlaşılacağı üzerine konumuz Zaman Yolculuğu... :D 
Maggie, bir gün arka bahçesinde kapısını yumruklayan bir adam tarafından kendini bir maceranın peşinde bulur. Chuck, geçmişten, yani 7 yıl öncesinden gelmiştir ve amacı Zaman Yolculuğunu durdurmaktır. Gemişte yapmış olduğu hatayı düzeltmek için önce Maggie'i inandırmalıdır. Ve sonunda bunu başarır. Maggie ona inanıyordu Şimdi tek yapmaları gereken, Chuck'ın 7 yıl önceki hali yani Charles'ı Zaman Yolcuğundan vazgeçirmektir. Ama unuttukları bir şey vardır. Wizard-9 ajanları da Chuck'la birlikte peşinden gelmiştir. Ve onu engellemek için her şeyi yapmaya hazırdırlar.
Maggie, bütün olanları Charles'ı anlatıp onu bu Zaman Yolculuğu sevdasından vazgeçirdiğinde Chuck'ın varılığı da son bulacaktır. Zaman Yolculuğu yapmasının asıl sebebi ise; Chuck'ın küçük kardeşi Stevie'i yeniden hayata döndürmektir.
Zaman Yolculuğundan vazgeçilmiş, Wizard-9 ajanları infilak edilmiştir. Ve Chuck'ın dünyadaki varlığı son bulmuştur.
* * *
Chuck ve Charles aynı kişidir. Sadece biri 7 yıl önceki hali, öteki ise 7 yıl sonraki halidir. Ve Maggie bu adamın iki parçasına da aşıktır. Tıpkı geçmişte olduğu gibi. Chuck hem zaman yolculuğunu durdurup, ölne milyonlarca kişinin hayatını kurtarmak hem de onu korumak için önüne siper olan Maggie ölümden kurtarmak için geri dönmüştür ve bunu başardığında her şeyin planladığı gibi olduğunu düşünür.

Chuck gittiğinde ardında Charles'ı bırakır. Her ne kadar Chuck geçmişe gömülü olduğunu düşünse de her şeyi anımsamaktadır. En sonunda Maggie ve Charles evlenmiş ve ikinci kez baba olmanın mutluluğunu yaşamıştır.

Masalsı, güzel bir hikayeydi. Boş zamanlarınızda okuyabileceğiniz Chick-Lit tarzında akıcı bir hikaye. Aslında kitaba 4 puan verecektim ama kitaptaki bir sahneden sonra puanım 3'e düştü. Maggie ve Charles, Winzard-9 ajanları tarafından bir dolaba kilitlenip kaldıklarında nasıl o sahnede "birlikte oldular" anlamadım. O kadar kısıtlı bir alanda nasıl yapabildiler o işi hala çözümleyebilmiş değilim. Yazar bence orada saçmalamış. Yani bana saçma ve komik geldi, o yüzden bir puan kırdım. Dediğim gibi boş zamanlarınızda okumanızı önerebileceğim güzel bir hikaye! 
Pinterest shareGoogle Plus share

Aynadaki Ben [Kitap Yorumu]

Her ne kadar yarım bırakmak istemesem de 100 sayfaya kadar zor dayandım. Bekledim, belki kitap hareket kazanır dedim ama hiç bir "tık" olmadı. Kitap Amanda ve Olive adında iki kadın tarafından anlatılıyor. 

Kurgu olarak ne kadar güzel olsa da yazar anlatmayı becerememiş bana göre. Ve kitap fazla uzatılmış, 200 sayfada bitebilirdi. 400 bilmem küsür sayfa işkence gibi resmen!

Detaylara çok sık yer vermiş yazar. Kadının taktığı saç tokasındaki işlemeden kıyafetine kadar her şeyin en ince ayrıntısına kadar inmiş. Ben bu tarz detayları sevmiyorum kitaplarda.

İlk bölümde Amanda, günlüğü buldu ama ondan sonrası yok. 100 bilmem küsür sayfada günlükten eser yok. Geriye kalan sayfalarda ne olacağı pek de umurumda değil. Maalesef, bu kitap olmamış. :/
Pinterest shareGoogle Plus share

Mabet [Kitap Yorumu]


Lela, tutukevinde kalmış, koruyucu aileler arasında gidip gelmiş ve çok şey yaşamış genç bir Amerikalı kızımızdır. Nadia ise onun en yakın arakadaşıdır. Çünkü Nadia, O'nu olduğu gibi sevmektedir. Ama Nadia'nın beklenmedik ölümü Lela'yı şok etmiştir.

Rüyalarında onunla iletişim halinde olan Lela, Nadia'nın Kara Şehir-yani Cehennemde- çektiklerine dayanamaz ve onu kurtarmanın yollarını arar.

Arkadaşını ölümünden etkilenen Lela, koluna Nadia'a nın dövmesini yaptırır ve intihar eder. Öldüğünde arkadaşının yanına gideceğini düşünen Lela büyük bir yanılgı içindedir.

Uzun uğraşlar sonucu onu bulan Lela, bir çok saldırıya maruz kalmıştır. Ama Malachi'nin varlığı ona ilaç gibi gelmiştir. En sonunda Yargıç'ın karşısına çıkıp isteğini söylediğinde bunu gerçekten isteyip istemediğinden emin değildir.
* * * 
Başlarda intihar olayları falan derken insanı sıkıyor. Ama 50. sayfalardan sonra olaylar ufak ufak başlıyor. Malachi ise 70. sayfalarda karşımıza çıkıyor. 

Malachi, GölgeDiyarlar Muhafızlarından biridir. Tek isteği ise hak ettiği Kır(Cennet)'a gitmektir. Ama bütün planları Lela'yı görmesi ile yerle bir olur. Lela'da onu çeken bir şeyler vardır.

Lela, arkadaşı için kendi hayatını riske atmış ve çeşitli sınavlardan geçmiştir. En sonunda Nadia'yı bulduğunda onun eskisi gibi olmadığını görür. Bu sırada Malachi'ye olan duyguları tavan yapmış durumdadır :D

Kara Şehir öyle bir yerdir ki, yemekler çürük ve bayatlamış, içecekler ise içilmeyecek kadar kötü bir koku barındırmaktadır. Yemek yemeseniz, su içemeseniz açlık hissetmezsiniz. Ama bu sizi her gün ölüme bir adım daha yaklaştırır.

Malachi ve ekibi -yani muhafızlar ordusu- şehri Mazikinlerden ve diğer tehlikelerden koruyorlardır. Mazikin; benim ruh yiyen diye nitelendirdiğim yaratıklar! (Onu da belirteyim) :D 

Lela, arkadaşını kurtarmak için yola çıktığında Mazikinler tarafından kuşatıldığı fark eder. Ve yardımına Malachi gelir. Malachi ve Lela arasındaki bağ gittikçe büyürken onları bekleyen gelecekten haberleri yoktur.

Lela, Nadia'yı bulduğunda onunla birlikte Yargıç'ın karşısına çıkar ve isteğini söyler. Lela, arkadaşı için kendini feda ederken ardından Malachi'nin çığlıkları duyulur.
Lela, gözlerini dünyada bulur. O cezalandırılacağını düşünürken kendini evinde, yatak odasında bulunca çok şaşırır. Her şeyin beyninin birer oyunu olduğunu düşünür.

Ama her şey Malachi'nin okula gelmesi ile son bulur. Yaşadıkları, hissettikleri her şey gerçektir. Malachi gerçektir. Nadia, Kır'a gidip güzel bir hayat sürerken Lela GölgeDiyarlar'ın yeni komutanı olmuştur. Bu arada Malachi de Lela'nın ordusunda Muhafız olmuştur. Şimdi tek görevleri şehri Mazikin saldırısından korumaktır.
* * *
"Off, lanet olsun! Çok güzeldi ama buuu!" diye çığırt-tığım  bir kitap oldu Mabet! Fazla beklentim yoktu ama beni oldukça şaşırttı ve devamının gelmesini istediğim serilerden biri oldu.

Yazarın kalemi, betimlemeler, kurgusu her şeyiyle sevdiğim bir kitaptı. Özellikle sağlam kurgusu ile kolay kolay unutmayacağım bir kitap oldu Mabet! Ve devam kitabını okumak için çıldırıyorum resme. Yayınevi umarım seriye devam eder.

Malachi ve Lela sevdiğim iki karakter oldu. Ana'yı da sevmiştim ama ölümü hiç iyi olmadı. Ölmesine üzüldüm! Lela'nın arkadaşı için yaptığı fedakarlıklar insana "vayy bee" dedirtiyor. 

Ağzı son derece bozuk olan Michael karakterini de ayrı bir sevdim :D Kara Şehirdeki karakterlerin çoğunu sevdim neredeyse. Mazikinlerin bundan sonra ki hamlelerini merak etmiyor değilim.

Şaşırtıcı ve beklenmedik bir sonla biten bu kitabı okumanızı öneririm. 
Pinterest shareGoogle Plus share

DELİDOLU [Kitap Yorumu]



Konusu; Elle ve Lee, şenlikler için bir öpücük standı kurarlar. Ansızın standa Lee'nin erkek kardeşi Noah'ın gelmesi ile Elle kendini onunla dudak dudağa bulur. Ve asıl olaylar bundan sonra başlar.

Kitabın konusu kısaca bu. Bütün olaylar bunun üzerine kurulu. Her şey bir öpücükle başladı da diyebiliriz. İlk başlarda Lee'yi kız sanmıştım. Erkek olduğunu öğrenince şaşırdım tabi. Neden böyle bir izlenime kapıldıysam artık :D

Elle, içten içe Noah'ı sevmektedir. Ama Noah'ın bundan haberi yoktur. Taki bir kaç aya kadar. Artık Noah ona farklı gözlerle bakmaktadır. Elle, her ne kadar Noah'dan uzak durmak istese de kalbine söz geçiremez ve onunla birlikte olur.

Noah, Elle'nin ilk'idir diyebiliriz. İlk öpücük, ilk aşk, ilk dokunuş vs. vs. vs.
Noah, okulda herkesin korktuğu kavgacı bir tiptir. Elle ise masumane kızımızdır. Dediğim gibi konu klasik bildiğimiz "ilk aşk" konusu. 

Okurken beni güldüren kısımlar oldu. Bir gün gibi kısa bir sürede bitirdim. Beğendim mi evet ama seri olmasını gerektirecek kadar da bir şey yoktu kitapta. Dili basit, cümleler basitti. Boş zamanlarınızda okuyabileceğiniz chick-lit tarzında bir kitap. Okumasanız da bir şey kaybetmezsiniz. Okuyup okumamak size kalmış, ama öyle de çok beklentiye girmeyin derim ;)

Pinterest shareGoogle Plus share

Beni Yarına Bırakma [Kitap Yorumu]


Okurken beni psikopata bağlayan yer yer sinir eden yer yer hüzünlendiren bir kitap oldu Beni Yarına Bırakma.

Selma, mimarlık bölümünde okuyan bir öğrencidir. Ve staj için gittiği şirkette yolları Selim ile kesişir. Ve hayatının tahmin edemeyeceği kadar değişikliğe uğrayacağından haberi yoktur.

Selma'nın hissettiklerini, kendi iç çatışmasını okurken "ne çektin be yavrumm" moduna girdiğim doğrudur. :D Selma'ya hak verdiğim yerler de oldu, onaylamadığım yerler de.. 

Kitapta en sevdiğim karakterler Aylin, Perihan ve Metin oldu. Okurken "bende isterim Perihan gibi bir hala" dedim. Yani, kim Fransa'dan yeğenine kıyafet gönderen bir halayı istemez kiii... :D

Aylin... bir insanın gerçek hayatta da isteyebileceği, dost diye başını yaslayabileceği bir karakter. Okurken kendimi ona daha yakın hissettim. Selma'nın zor günlerinde yanında olup, onu yargılamadığı ve desteğini esirgemediği için benden tam not aldı. Ahh keşke arasını şu Mert denen çocukla da yapaydık iyiydi ya. .Neyse belki ikinci kitapta Mert&Aylin ikilisini görürüz. Bence onlardan muhteşem bir ikili olur. :D

Yalnız aklıma takılan bir konu var. Bu bizim Aylin hangi ara Mehmet Ali ile evlendi onu anlamadım. Ben mi unuttum yoksa bir şey mi kaçırdım bilmiyorum ama Aylin&Mehmet Ali ikilisini çözemedim ben. 

Metin'in Selma'yı kardeşi gibi koruyup sevmesi benden tam not aldı. Özellikle Selim'in onu üzdüğü dönemlerde yanında olması, ona bir ağabey şefkati ile sahip çıkmasıyla Metin sevdiğim karakterlerden biri oldu.

Selim.. ne yalan söyleyeyim sevemedim ben Selim'i... Bencilliği yüzünde az çektirmedi Selma'ya. Ama Selim'i de Selma'dan ayrı olarak düşünemiyorum. Selim'i, Selma ile birlikteyken sevdim. Baba olmanın telaşı, geç kavuştuğu aşkı ile çok güzel bir ikili oldular. Ama tek başına Selim, benden tam not alamadı. 

Ayten, herkesin de nefret ettiği gibi benim de nefret ettiğim karakterlerden biri. Selim'i aldatması yetmiyormuş gibi Selma'ya da çok çektirdi cadoloz! Allah'tan Selim, Ayten'den boşandı da hepimiz kurtulduk. Ama bence bu işin altından başka işler de çıkacak. Bu Ayten boşanmayı kendine yediremeyip Selma&Selim ikilisini rahat bırakmayacak ben söyleyeyim.

Lamia Hanım... Kaynana!... Selma'ya kötü kadın muamelesi yapmasından dolayı sevilmeyen karakterlerden biri. Oğlunun Selma ile evlenmesine bu kadar kolay onay verdiğine hala inanamıyorum. Selma ile Selim evlendi evlenmesine ama bu Lamia Hanım bunlara gün yüzü göstermeyecek gibi geliyor.

Selma.. Her ne kadar Selim'den uzak durmaya çalışsa da kalbine engel olamadı maalesef. Okurken "yapma kızım, uzak dur şu Selim'den" diye söylenip durdum ama en sonunda aşk galip geldi. 

Selma, beni bazen sinir etti bazen de hüzünlendirdi. Selim ile yasak bir ilişkiye hiç başlamayacaktı. Zaten sıkıntılı bir hayatı vardı Selim de üstüne eklenince çekilmez oldu.

Kitapta bir kısımda Metin, Selim ile Selma'nın arasındaki ilişkiyi öğrenince "Bencil itin tekisin!" gibi bir cümle kurdu, eğer yanlış hatırlamıyorsam.. O sahnede Metin karakterinde kendimi gördüm. Yani Metin resmen duygularımın tercümanı oldu. :D

Adam hem evli hem de kendinden kaç yaş küçük bir genç kızla ilişkiye giriyor. Var mı böyle bir dünya! Beyimizin de egosu tavan yapmış tabi ortalıkta dolaşıyor. Hayır, yani çok sinir oldum. Eğer Selim geçmişteki hal ve davranışlarına devam etseydi benden çekeceği vardı. :D

Aralarındaki büyük yaş farkı da beni rahatsız eden etkenlerden biri. Selim 35, Selma 23 yaşında, yanlış hatırlamıyorsam ve bu okurken beni rahatsız etti. Selma'ya da az kızmadım değil! Tamam hak verdiğim, üzüldüğüm yerler vardı ama eğer iradesine sahip çıkıp Selim'e karşı olsaydı belki bu kadar çok çekmezdi.

Yani sen tut, evli bir adamın (her ne kadar zoraki bir evlilik olsa da) git yatağına gir, sonra birlikte olun! Yok arkadaş! Tepem attı benim orada! Selim zaten öyle bir yer arıyordu, sen git adama istediğine ver. Sonra adam senin peşini bırakır mı? Tamam sakinim, gerisini okuyanlar biliyor zaten. Daha fazla konuşmayacağım bu konu hakkında :D (Benim kaldırabileceğim bir şey değildi bu olay.)

Gelelim diğer karakterlere...

Zehra Hanım, "nasıl bir kadındır bu, yahu!" dedirtti bana. Bir insan bu kadar mı soğuk nevale, sevimsiz olur. Hadi madem Aziz Bey ile ayrıldın. Bunda kızının suçu ne? Selma, anne ve baba sevgisinden mahrum büyümüş zavallım. Bunun yokluğunu öyle derinlerde hissetmiş ki okurken ben bile hüzünlendim.

Selma'nın babasına bir şans vermesine sevindim. Yoksa içinde kalacaktı kızın. Keşke demekten kurtuldu en azından. Umarım Baba&Kız diyaloglarını diğer kitapta daha sık görürüz.

Kitapta beni rahatsız eden daha doğrusu keşke daha fazla olsaydı dediğim bir durum söz konusu. O da; diyaloglar! Aylin&Selma, Selam&Aziz Bey ve diğerlerin arasındaki diyaloglara daha uzun olsaydı keşke dedim. Özelikle Aylin&Selma ikilisinin diyaloglarına doyamadım ben, umarım ikinci kitapta daha uzun diyaloglarla karşılaşırız.

Bir diğer nokta; yılbaşı sahnesi! O sahne bana kısa kesilmiş gibi geldi. Halbuki Selim ve Selma'dan daha fazlasını beklerdim ben. O yılbaşı gecesinin bir kaç sayfa ile kısaltılmış olmasını sevmedim. Daha uzun olsaydı tadından yenmezdi hani! :D 

Aziz Bey ile Zehra Hanım'ın Selma'nın anneannesi yüzünden ayrılmalarına çok sinir oldum! Nasıl bir anne kızına bunu uygun görür ki.. Resmen kadın kızıyla kocasının ayrılmasına sebep olmuş. Okuyanlar bilir ne demek istediğimi. Maalesef anneanne faktörü de sevmediğim karakterlerden biri oldu.

Her neyse...

Selma ve Selim mutluluklarını Hüma bebekle taçlandırırken bundan sonra olacakların da merakı içerisindeyim. Dram severler için biçilmiş kaftan! Çünkü kitapta hüzün ve bir genç kadının çığlığı var. Bu tarz kitapları seviyorsanız okumanızı öneririm. ;)

Bir kaç yazım hatası vardı ama yayınevinin onu diğer baskılarda düzelteceğini umuyorum. Bu arada kapak resmi ve kalitesi ile de Postiga Yayınlarını tebrik ediyorum. İçeriği ile kapak resmi birbirini tamamlamış.

Okurken bazı cümleler bana fazla uzatılmış geldi. Yani bir cümleyi iki üç defa okuduğum oldu. Devrik cümlelerle anlatıma hareket katılmış, ama biraz azaltılsa daha akıcı okunabilir. (Bana göre) Betimlemeler fazla yoğun olsa da çok da rahatsız eden bir durum yoktu ortada. 

Kitap iki kısımdan oluşuyor; geçmiş ve gelecek. Yazar geçmiş ve geleceği anlatırken akışı bozmamış. İki dönem de birbirleriyle bağlantılı gidiyor ve aklınızda soru işareti bulunmuyor. Bu tarz kitaplarda genelde olay akışında bir eksiklik olur ama ben bu kitapta sezemedim onu. Yazar başarılı bir şekilde bu işin üstesinden kalkmış. Kendisini tebrik ediyor ve yolu açık olsun diyorum.

Katkılarından dolayı Postiga Yayınevine ve Burçin Çelik'e teşekkürler.
Pinterest shareGoogle Plus share

Okuma Partisine Davetlisiniz!


Detaylı bilgi ve daha fazlası için;
Pinterest shareGoogle Plus share
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI