Bilmezdim.
Öğrendim. Demek şu hayatta bir erkekle aynı çatı altında, aynı yatağı paylaşıp
gene de ona hasret kalmak mümkünmüş. Demek sadece uzaktakileri özlemezmiş insan.
En yakınındakini de pekâlâ özleyebilirmiş.
Aynı yastığa
baş koyduğun kocan bir sabah aniden bir yabancıya
dönüşebilirmiş.
Bunca kork,
vehim ve yasak… Öyle insanlar var ki, her Ramazan sektirmeden oruç tutar,her
bayramda günahlarının kefareti için kınalı koyun keser,hacca umreye gider,günde
beş vakit alnı secdeye değer ama yüreğinde ne sevgiye yer vardır,ne
merhamete.Bre adam,o zaman ne demeye uğraşır durursun ki?Aşksız inanç olur
mu?Sevmeden ve sevilmeden,habire bir şeylere söylenip homurdanarak iman etmek
mümkün mü?Aşk yoksa ‘’ibadet’’bir kuru kelimeden,yan yana gelmiş altı harften
ibaret.Dışı kabuk,içi oyuk.İnsan aşkla ve aşkta iman etmeli;damarlarında gürül
gürül hissederek Allah ve insan sevgisini!
O yüzden şöyle
dememiş mi:’’Ne yer ne gök kucaklayabilir beni.Ancak v e ancak inanan kullarımın
yüreğine sığabilirim.’’
*
‘’Mahşer günü geldiğinde kıldan ince,kılıçtan keskince
Sırat Köprüsü’nden geçmeye mecbur kalacağız.Köprüyü geçemeyen günahkarlar
alttaki cehennem çukurlarına düşüp zebaniler elinde ilelebet azap
çekecek.Faziletli yaşam sürenlerse köprünün öbür ucuna varıp
hurmalarla,hurilerle mükafatlandıracak.’’Hülasası budur ahretten
anladıklarının.Ya cehennemden korkar,ya cennette beklerler.Oysa aslolan Allah
aşkıdır.Onu unuturlar!
Yirmi Beşinci Kural:Cenneti ve cehennemi illa ki
gelecekte arama.İkisi de şuan burada mevcut.Ne zaman birini çıkarsız,hesapsız ve
pazarlıksız sevmeyi başarsak,cennetteyiz aslında.Ne vakit birileriyle kavgaya
tutuşsak;nefrete,hasede ve kine bulaşsak,tepetaklak cehenneme
düşüveririz.
*
Geçmişte çok
kötü bir günah işlemiş,şimdi de vicdanı aç bir fare gibi beynini kemiren bir
adamın çektiği azaptan daha beter cehennem olabilir mi?O adama sor,anlatsın san
cehennem nedir.Ya da insanlığa maddi manevi hayrı dokunan,kalp kırmak yerine
kalp onaran,sonsuz bir muhabbet zincirinde halka olmayı başaran ve kainatın
sırlarına parmaklarının ucuyla dokunan kişinin doygunluğundan öte cennet mi
var?O adama sor,anlatsın sana cennet nedir.
Aşk
yeryüzündeki en eski,en dirençli gelenektir.Aşık dışlanır ama dışlayamaz.Aşık
incinir ama karıncayı bile incitemez.Aşık olunca anlarsın.Yüreğin bir kadife
keseye dönüşür,içinde sırma bir yumak;sen bu yufka gönülle kimselere
kıyamazsın.Korkma!Aşkta yok olunca zahiri tarifler,zihinlerdeki kategoriler
buhar olur benliğin olur koca bir sıfır.Orada ne şeriat kalır,ne tarikat,ne
marifet.Sadece ve sadece hakikat…
*
Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret.Yarı
palavra,Yarı safsata.Aşık olmayan bunu anlayamaz,olansa anlatamaz.Öyleyse nasıl
söze dökülebilir aşk,kelimelerin hükmünü yitirdiği
yerde?
Erkekler,kadınlar üzerinde hakim dururlar,çünkü bir kere
Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından
harcamaktadırlar.Bunun için iyi kadınlar,itaatkardırlar.Allah’ın korumasını
emrettiği şeyleri,kocarlının yokluğunda da korurlar.Serkeşlik etmelerinden
endişe ettiğiniz kadınlara gelince;önce kendilerine nasihat edin,sonra
yataklarında yalnız bırakın,yine dinlemezlerse dövün.İtaat ettikleri halde
onları incitmek için bahane aramayın.Çünkü Allah,çok yüksek çok
büyüktür.
Erkekler;kadınları gözetip kollayıcıdırlar.Şundan
ki,Allah,insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler
mallarından bol bol harcamışlardır.İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar;;Allah’ın
kendilerini koruduğu gibi,gizliliği gereken şeyi korurlar.Sadakatsizlik ve
iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin,sonra onları
yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın / bulundukları
yerden başka yere gönderin!Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar
aleyhine başka bir yol aramayın.Allah çok yücedir,sınırsızca
büyüktür.
*
Yirmi Altıncı
Kural:Kainat yekvücut,tek varlıktır.Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine
bağlıdır.Sakın kimsenin ahını alma;bir başkasının,hele hele senden zayıf olanın
canını yakma.Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi,tüm insanlığı
mutsuz edebilir.Ve bir kişinin saadeti,herkesin yüzünü
güldürebilir.
Yirmi Yedinci
Kural:Şu dünya bir dağ gibidir,ona basıl seslenirsen o da sana sesleri öyle
aksettirir.Ağzında hayırlı bir laf çıkarsa,hayırlı laf yankılanır.Şer
çıkarsa,sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki
senin hakkında kötü konuşur,sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel
sözler et.Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.Senin gönlün
değişirse,dünya değişir.
*
‘’Kimi insan böyledir.
Kendi korkularını,önyargılarını başkalarına yansıtır ve
onlarda gördüğünü sanır.
İşte asıl yük budur.Zihinlerini zanlarla doldurur,sonra
da bunca ağırlığın altında eziliverirler.’’
Kural Yirmi Sekiz:Geçmiş,zihinlerimizi kaplayan bir sis
bulutundan ibaret.Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.Ne geleceğimizi
bilebilir,ne geçmişimizi değiştirebiliriz.Sufi daima şu an’ın hakikatini
yaşar.
Kader,haytımızın önceden çizilmiş olması demek
değildir.Bu sebepten, ‘’ne yapalım kaderimiz böyle’’deyip boyun bükmek cehalet
göstergesidir.Kader yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.Güzergah
bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.Öyleyse ne hayatının haki
misin,ne de hayat karşısında çaresizsin.Bunu anlatır Yirmi Dokuzuncu
Kural.’’
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder