Elif Şafak - Aşk / ALINTILAR

 
Bilmezdim. Öğrendim. Demek şu hayatta bir erkekle aynı çatı altında, aynı yatağı paylaşıp gene de ona hasret kalmak mümkünmüş. Demek sadece uzaktakileri özlemezmiş insan. En yakınındakini de pekâlâ özleyebilirmiş.
Aynı yastığa baş koyduğun kocan bir sabah aniden bir yabancıya dönüşebilirmiş.
Bunca kork, vehim ve yasak… Öyle insanlar var ki, her Ramazan sektirmeden oruç tutar,her bayramda günahlarının kefareti için kınalı koyun keser,hacca umreye gider,günde beş vakit alnı secdeye değer ama yüreğinde ne sevgiye yer vardır,ne merhamete.Bre adam,o zaman ne demeye uğraşır durursun ki?Aşksız inanç olur mu?Sevmeden ve sevilmeden,habire bir şeylere söylenip homurdanarak iman etmek mümkün mü?Aşk yoksa ‘’ibadet’’bir kuru kelimeden,yan yana gelmiş altı harften ibaret.Dışı kabuk,içi oyuk.İnsan aşkla ve aşkta iman etmeli;damarlarında gürül gürül hissederek Allah ve insan sevgisini!
O yüzden şöyle dememiş mi:’’Ne yer ne gök kucaklayabilir beni.Ancak v e ancak inanan kullarımın yüreğine sığabilirim.’’
 
*
 
‘’Mahşer günü geldiğinde kıldan ince,kılıçtan keskince Sırat Köprüsü’nden geçmeye mecbur kalacağız.Köprüyü geçemeyen günahkarlar alttaki cehennem çukurlarına düşüp zebaniler elinde ilelebet azap çekecek.Faziletli yaşam sürenlerse köprünün öbür ucuna varıp hurmalarla,hurilerle mükafatlandıracak.’’Hülasası budur ahretten anladıklarının.Ya cehennemden korkar,ya cennette beklerler.Oysa aslolan Allah aşkıdır.Onu unuturlar!
Yirmi Beşinci Kural:Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.İkisi de şuan burada mevcut.Ne zaman birini çıkarsız,hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak,cennetteyiz aslında.Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak;nefrete,hasede ve kine bulaşsak,tepetaklak cehenneme düşüveririz.
 
*
 
Geçmişte çok kötü bir günah işlemiş,şimdi de vicdanı aç bir fare gibi beynini kemiren bir adamın çektiği azaptan daha beter cehennem olabilir mi?O adama sor,anlatsın san cehennem nedir.Ya da insanlığa maddi manevi hayrı dokunan,kalp kırmak yerine kalp onaran,sonsuz bir muhabbet zincirinde halka olmayı başaran ve kainatın sırlarına parmaklarının ucuyla dokunan kişinin doygunluğundan öte cennet mi var?O adama sor,anlatsın sana cennet nedir.
Aşk yeryüzündeki en eski,en dirençli gelenektir.Aşık dışlanır ama dışlayamaz.Aşık incinir ama karıncayı bile incitemez.Aşık olunca anlarsın.Yüreğin bir kadife keseye dönüşür,içinde sırma bir yumak;sen bu yufka gönülle kimselere kıyamazsın.Korkma!Aşkta yok olunca zahiri tarifler,zihinlerdeki kategoriler buhar olur benliğin olur koca bir sıfır.Orada ne şeriat kalır,ne tarikat,ne marifet.Sadece ve sadece hakikat…

*
 
Aşık olmayana aşk kuru bir kelimeden ibaret.Yarı palavra,Yarı safsata.Aşık olmayan bunu anlayamaz,olansa anlatamaz.Öyleyse nasıl söze dökülebilir aşk,kelimelerin hükmünü yitirdiği yerde?
Erkekler,kadınlar üzerinde hakim dururlar,çünkü bir kere Allah birini diğerinden üstün yaratmış ve bir de erkekler mallarından harcamaktadırlar.Bunun için iyi kadınlar,itaatkardırlar.Allah’ın korumasını emrettiği şeyleri,kocarlının yokluğunda da korurlar.Serkeşlik etmelerinden endişe ettiğiniz kadınlara gelince;önce kendilerine nasihat edin,sonra yataklarında yalnız bırakın,yine dinlemezlerse dövün.İtaat ettikleri halde onları incitmek için bahane aramayın.Çünkü Allah,çok yüksek çok büyüktür.
Erkekler;kadınları gözetip kollayıcıdırlar.Şundan ki,Allah,insanların bazılarını bazılarından üstün kılmıştır ve erkekler mallarından bol bol harcamışlardır.İyi ve temiz kadınlar saygılıdırlar;;Allah’ın kendilerini koruduğu gibi,gizliliği gereken şeyi korurlar.Sadakatsizlik ve iffetsizliklerinden korktuğunuz kadınlara önce öğüt verin,sonra onları yataklarında yalnız bırakın ve nihayet onları evden çıkarın / bulundukları yerden başka yere gönderin!Bunun üzerine size saygılı davranırlarsa artık onlar aleyhine başka bir yol aramayın.Allah çok yücedir,sınırsızca büyüktür.
 
*
Yirmi Altıncı Kural:Kainat yekvücut,tek varlıktır.Her şey ve herkes görünmez iplerle birbirine bağlıdır.Sakın kimsenin ahını alma;bir başkasının,hele hele senden zayıf olanın canını yakma.Unutma ki dünyanın öte ucunda tek bir insanın kederi,tüm insanlığı mutsuz edebilir.Ve bir kişinin saadeti,herkesin yüzünü güldürebilir.
Yirmi Yedinci Kural:Şu dünya bir dağ gibidir,ona basıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir.Ağzında hayırlı bir laf çıkarsa,hayırlı laf yankılanır.Şer çıkarsa,sana gerisin geri şer yankılanır.
Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur,sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et.Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.Senin gönlün değişirse,dünya değişir.
 
*
‘’Kimi insan böyledir.
Kendi korkularını,önyargılarını başkalarına yansıtır ve onlarda gördüğünü sanır.
İşte asıl yük budur.Zihinlerini zanlarla doldurur,sonra da bunca ağırlığın altında eziliverirler.’’
Kural Yirmi Sekiz:Geçmiş,zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.Ne geleceğimizi bilebilir,ne geçmişimizi değiştirebiliriz.Sufi daima şu an’ın hakikatini yaşar.
Kader,haytımızın önceden çizilmiş olması demek değildir.Bu sebepten, ‘’ne yapalım kaderimiz böyle’’deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.Kader yolun tamamını değil,sadece yol ayrımlarını verir.Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.Öyleyse ne hayatının haki misin,ne de hayat karşısında çaresizsin.Bunu anlatır Yirmi Dokuzuncu Kural.’’
 
 
Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI