Kitabı okurken biz fanlar ;
*
Kısaca Augustus ve Hazel ' in hikayesi ;
*
*
"Sayılı günler içinde bana bir sonsuzluk verdin."
*
*
"El bombası gibiyim," dedim tekrar. "İnsanlardan uzak durmak, kitap okumak ve düşünmek ve sizinle takılmak istiyorum çünkü sizi incitmem konusunda yapabileceğim hiçbir şey yok çünkü çok yakınımdasınız ve bırakın da bu dediklerimi yapayım, tamam mı? Depresyonda değilim, daha çok dışarıya çıkmam filan gerekmiyor. Ve sıradan bir genç olamam çünkü bir el bombasıyım."
*
*
"Akşam yemeğinde kahvaltı filan istemiyorum," diye karşılık verdim neredeyse dokunmadığım tabağımın üstüne çatal ile bıçağı bırakırken. “Yağda yumurta içeren bir yemeğin akşam vaktinde yendiğinde bile kahvaltı olarak adlandırılmasına sebep olan saçma yapıya saplanıp kalmadan, akşam yemeğinde yağda yumurta yemek istiyorum."
*
"Ah Hazel Grace, hiç sorun değil. Kalbimin senin tarafından kırılması bir onur olurdu."
*
''Öyle fena nostaljik hissediyorum ki popomun değmediği bir salıncağı bile özleyebiliyorum.''
''Nostalji kanserin yan etkisi,'' dedim.
''Hayır, nostalji ölmenin yan etkisi,'' diye karşılık verdi.
''Nostalji kanserin yan etkisi,'' dedim.
''Hayır, nostalji ölmenin yan etkisi,'' diye karşılık verdi.
*
"Augustus Waters övüngen piçin önde gideniydi. Ama onu affediyoruz. Onu affetmemizin sebebi biyolojik kalbinin işe yaramaz oluşu kadar yüreğinin de yufka gibi olması veya tarihteki tüm sigara içmeyenlerden daha iyi sigara tutabilmesi ya da daha fazla yıl yaşaması gerekmesine rağmen on sekizle sınırlı kalması değil."
*
Bir daha hiç kokusunu duymadım .
*
"Dünya," dedi, "bir dilek gerçekleştirme fabrikası değil."
*
“Hazel’la ilgili şöyle bir şey var: Neredeyse herkes dünyada bir iz bırakabilmekle kafayı bozmuş. Bir miras bırakmakla. Ölümü alt etmekle. Hepimiz hatırlanmak istiyoruz. Ben de istiyorum. Canımı en çok sıkan şey, hastalığa karşı sürdürülen kadim ve haysiyetsiz savaşta hatırlanmayan bir zayi olmak. İz bırakmak istiyorum… Hazel farklı. O hafif adımlarla yürüyor, ihtiyar. Dünyadaki adımlarını hafif a...tıyor. Hazel gerçeği biliyor: Evreni, ona yardımcı olabileceğimiz kadar incitmemiz de mümkün ve büyük ihtimalle ikisini de yapmayacağız. İnsanlar onun daha az yara bırakmış olmasının, çok az insanın onu hatırlayacağının üzücü olduğunu, çok sevilmesine rağmen geniş çapta sevilmediğini söyleyecek. Ama bu üzücü değil, Van Houten. Bu muzafferane. Kahramanca. Gerçek kahramanlık da bu değil mi
zaten?”
*
"Kendimden nefret ediyorum nefret ediyorum nefret ediyorum nefret ediyorum kendimden tiksiniyorum nefret ediyorum nefret ediyorum bırakın da öleyim."
*
25.12.2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder