AŞK KÖLESİ II Kitap Yorumu

 


#kitapalıntısı
Grace ona gülümseyerek baktığında, Julian kalbinin deli gibi attığını hissetti. Bu kadında ne vardı böyle? Daha önce kimse onun gibi işlememişti Julian'ın içine
Esasında sebebi biliyordu. Gerçekten onu gören ilk kadındı. Dış görünüşünü, vücudunu ya da kahramanlıklarını değil; Grace onun ruhunu görmüştü.
Julian böyle bir insanın var olabileceğini bilmiyordu.
"Sana kavuşmak için iki bin yıl bekledim, Grace Alexander. Ve sen bunun her saniyesine değersin."
"Tüm yaşamımı evim diyebileceğim bir yer arayarak geçirdim. Yüzümü ya da vücudumu değil, beni isteyecek birisini aradım."
"Ben seni istiyorum, Julian."
"Hayır, istemiyorsun. Nasıl isteyebilirsin ki?"
"Nasıl istemeyeyim ki? Tanrım, hayatımda kimseyle olmak istemediğim kadar seninle birlikte olmak istiyorum."
"Hissettiğin şey şehvet."
"Bana ne hissettiğimi söyleme. Ben çocuk değilim."

#kitapyorumu
Geçmişte yaptığı hatalardan dolayı cezalandırılıp, aşk kölesi olarak bir kitaba hapsedilen Julian ile erkeklerden ağzı yanmış, onlardan uzak durmak için her şeyi yapan ve bir seks terapisti olan Grace'in hikayesi ele alınıyor. (İşler burada ilginçleşiyor farkında mısınız?) Grace doğum günü hediyesi olarak kitaptan fırlamış Julian ile karşılaşıyor. Onu gördüğü an ondan kurtulmanın yollarını ararken bir ay boyunca onunla kalacağını öğreniyor. Julian ise Grace'i memnun etmek için her yolu deniyor ama başarısız oluyor. Grace ise Julian'ın hikayesini öğrendikten sonra tek amacı onu bu lanetten, cezadan kurtarmak oluyor. Ama bu düşündükleri kadar kolay olmayacak ve herkesin kendine düşen fedakarlığı yapması, bedel ödemesi gerekecek.. Bu uğurda Julian ve Grace amaçlarına kavuşabilecekler mi?

Aşk Kölesi'ni okurken yetişkin fantastik türünü ne kadar özlediğimi fark ettim. Yani bu türe neden değer vermiyorsunuz, üvey evlat muamelesi yapıyorsunuz sayın yayınevleri, sorarım size..?

Aşk Kölesi; aşk, tutku ve sevgi yanında mitolojiyi de içinde barındıran bir kitap.. Daha ne olsun? Julian'ın hikayesini okuduğumda onun adına çok üzüldüm. Hatta ona sımsıkı sarılmak ve her şeyin geçeceğini söylemek, onu teselli etmek istedim. Grace ise hem üzüldüğüm hem de onunla gurur duyduğum bir karakter oldu.

Julian için bu zamana kadar onu kullanmak dışında hiçbir şey yapmayan kadınlar dışında, o Julian'a çok farklı yaklaştı. Onu bir obje, bir hayvan yerine bir insan olarak değer verdi. Onunla yemek yedi, dışarı çıktı, film izledi, kitap okudu. Ona hayatı gösterdi. Julian ise Grace'i korumak için kendinden bile vazgeçecek kadar ona değer veriyordu. İkisi de birbirinin kollarında acı çekip, mutlu olup, gözyaşı döktüler..

Ve sona yaklaştıklarında -Tanrılarında ufak eli değmiş- olsa da ikisi de sonunda mutluluğu buldular. Julian hep bir ailesi,çocukları,karısı ve evi olsun istemişti. Bir yere ait olmak istemişti. Grace ise onu her şeyiyle sevip, kabul edecek birini istiyordu. İkisinin de dileği gerçekleşmiş oldu ve sonsuza dek mutlu yaşadılar kıvamında bir geleceğe sahip oldular.

Okurken keyif aldığım, kimi zaman üzüldüğüm, kimi zaman kızdığım, kimi zaman karakterleri bağrıma basmak istediğim ama çokça sevdiğim bir kitap oldu. Grace ve Julian ikilisini o kadar çok sevdim ki favorilerim oldular. Birbirleri için yaptıkları şeylere hayran kaldım. Birbirleri için yaratıldıkları fikrini, birbirlerine olan duygusal bağlarını, hislerini sevdim.

Serinin devamını da kısa bir sürede okumak istiyorum. Keşke devam kitapları da çıkacak olsaydı ama ne yazık ki mümkün görünmüyor. -Son olarak Julian ve Grace kalbimdesiniz.-



Pinterest shareGoogle Plus share

Kurucunun Kızı II Kitap Yorumu




#kitapalıntısı
"Neden benim için çabalamayı bırakmadın?" Kendime eğer uyuyorsa, bir daha sormayacağımı söyledim.
Uyumamıştı. "Ne demek istiyorsun?" Nefesi ensemdeki saçları gıdıkladı.
"Doğruluk mu, cesaret mi oynadığımız o akşam. Bir süre sonra annenin sevgisini kazanmak için çabalamayı bıraktığını söylemiştin." Durdum. "Neden benim için de pes etmedin?"
"Nedenini biliyorsun," dedi sessizce. Gözlerimi kapattım. Biliyordum ama duymak için hazır olduğumu sanmıyordum. Ancak bir parçam öyle olmalı, çünkü öbür türlü soruyu sormazdım. Özellikle Bishop'a. Gerçek zor diye asla kolay bir şey söylemeyi seçmeyecek oğlana. Belki de bilmek için duymayı istiyordun, bir kez ve sonsuza dek, geri dönüş yoktu.
"Çünkü sana aşığım, Ivy," diye fısıldadı. "Senden vazgeçmek bir seçenek değil." Saçımı ensemden kaldırdı ve oradaki hassas teni öptü.
Nefesim titreyerek çıktı. Sessizlik karanlık odada dönüp duruyordu ve belki de soruyu sormak aptalcaydı ama pişman değildim. Elini açtım ve avucunu öptüm, teni soğuk ve kuruydu. Elini kalbimin üsyüne yerleştirdim ve kendi elimle örttüm.
Böyle uykuya daldım. Dudakları ensemde. Kalbim ellerinde..


***********

#kitapyorumu
Kitabı okurken başlarda sıkıldığımı söyleyebilirim. Distopya pek okumayı tercih ettiğim bir tür değil fakat okudukça sevdim. Olayları - gidişatı- ve karakterleri sevdim. Özellikle Bishop ve Ivy çifti favorim oldu. Onlar için mutlu son hayal ediyorum. Umarım buna kavuşurlar. Kitap bana Açlık Oyunları ve Uyumsuz serisini anımsattı. Distopya okumak bana geleceğe doğru bir yolculuğa çıkmışım hissi veriyor. Ivy başta intikam için Bishop ile evlenip onu öldürmeyi planlasa da onunla zaman geçirdikçe onun farklı olduğunu, iyi biri olduğunu keşfeder ve planından vazgeçer. Onu kurtarmak için kendini feda eder ve kendini bir an da suçlu ve sınır dışı edilmiş bulur. Ivy için her şey daha yeni başlıyordur. Bishop ve Ivy'nin aralarında geçen diyaloglar, birbirlerine olan duygularını okumak güzeldi. Bishop'un Ivy'i herkesin, her şeyin önüne koyması, ona yaklaşma şekli, ürkütmekten korkarcasına, sanki o kırılacak bir cam parçasıymış gibi nazik oluşu, yalnız ona inanması, güvenmesi; Ivy'nin ise Bishop'un güvenliği için kendi hayatını feda etmesi çok güzeldi. Ivy'nin ve Bishop'un ailelerine gelince onları sevemedim. İkisi de ailelerinden farklılar ve geleceklerini, dünyayı değiştirmek için birbirlerine ihtiyaçları var. Umarım bunu gerçekleştirebilirler. Bishop ve Ivy'nin yolları ayrıldı. Ama ikisi de birbirlerinden kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyorlar. Devamı için neler yapacaklarını ve nasıl mücadele edeceklerini merak ediyorum.

 

Pinterest shareGoogle Plus share

NEFRET MEKTUPLARI II KİTAP YORUMU



#kitapalıntısı


"Bir insana birini sevdiremezsin. Fakat tam tersi de doğru. Hiçbir şey seni bir insanı sevmekten de alıkoyamaz. Seni sevmemek için çok uğraştım, Charlotte. Fakat seni bütün kalbim ve ruhumla seviyorum."
Kollarımı boynuna dolarken gözyaşları daha hızlı düştü. "Tanrım, Reed, seni öyle çok seviyorum ki."
"Seni seviyorum, Charlotte. Seni öyle çok seviyorum ki nasıl duracağımı bilmediğim için üzgünüm. Durduramıyorum işte. Ben bencil bir piç kurusuyum. Sonunda hayatını mahvedecek bile olsa yanımda olmana ihtiyacım var. Sana ihtiyacım var."
"Sen benim hayatımı kurtardın ve asla sensiz yaşamak istemiyorum."
"Nefes aldığım müddetçe yaşamak zorunda kalmayacaksın."
"Bu gerçek mi, Reed?"
"Bu, tecrübe ettiğim en gerçek şey. Hepsini istiyorum, Charlotte. Seninle evlenmek istiyorum, eğer istediğin buysa çocuklarımı taşımanı istiyorum ve sana hayalini kurduğun her şeyi vermek istiyorum."


#kitapyorumu


Her şey Charlotte'un aldatılması ve gelinliğini bağışlaması sonucu bir dükkanda karşısına çıkan gelinlik ve onun üzerinde yazılı olan not ile başlıyor. Charlotte notun sahibinin peşine düşüyor ve hikayesini öğrenmek istiyor. Kader Charlotte ve Reed için çoktan planlarını yaparken her şeyden habersiz bu ikili bir araya geliyor.


Reed bir gayrimenkul şirketinin sahibiyken, Charlotte orada asistan olarak işe giriyor. Charlotte, Reed'in hikayesini öğrendikten sonra peşini bırakmıyor ve adeta adamın sınırlarını zorluyor. Reed ise Charlotte'u korumak için kendini ondan uzak tutuyor. Ama ne yaparsa yapsın aşk ve kader onları birleştirmek için birlik oluyor.


Klasik ve Vi Keeland ve Penelope Ward kitabı demek isterdim ama öyle değil. Cinsellikten daha çok duygular ön plandaydı. Sonlara doğru yakınlaşmış olsalarda - zaten 3 5 sayfa bir şey - duygusallık daha ön plandaydı.


Charlotte mükemmel bir karakterdi. Ölmeden önce yapılacaklar listesi yerine koyver gitsin listesi yapması ve Reed'e de örnek olması, listedeki maddeleri birlikte tamamlamaları çok güzeldi. Charlotte yaşadıklarına rağmen hayatı seven, neşeli, her şeye pozitif bakmaya çalışan bir karakterdi. Reed ise her şeyden vazgeçmiş sadece işine odaklanmış, kendini herkesten soyutlayan bir adam..


Reed her ne kadar uzak durmaya ve soğuk davranmaya çalışsa da Charlotte vazgeçmedi, mücadele etti ve Reed'in bütün duvarlarını tek tek parçaladı. İkisini bir arada mükemmeller, onları ayrı olarak düşünemiyorum. Birlikte eğlenmeleri, birbirlerine destek olmaları çok güzeldi. Reed her ne kadar Charlotte için deliliğin vücut bulmuş hali dese de Reed için Charlotte yaşam enerjisi gibi bir şeydi.. Birbirlerine dalaşmaları ve listelerindeki maddeleri tek tek elemeleri.. O sahneler çok güzeldi.. Dediğim gibi cinsellik yerine duygular daha çok ön plandaydı ve çok sevdim. Sanırım en sevdiğim Vi Keeland&Penelope Ward kitabı olabilir. Okurken hem eğlendim, hem üzüldüm. Ama karakterler için mutlu oldum. Nefret Mektupları birbirinden tamamen farklı iki karakterin birbirini bulması yolculuğunda bizlere eşlik ediyor. Kitapta verilen mesajlarda çok güzeldi. Sevmenin ve sevilmenin, ailemin, arkadaşlığın insanın hayatında ne kadar önemli olduğunu, bağışlamanın ve affetmenin insanı güçlendirdiğini, geleceği ve geçmişi düşünerek, pişmanlıklar için üzülmek yerine anı yaşayıp, elimizdekilerin kıymetini bilmenin önemini bizler için gözler önüne seriyor. Kurgusu ve karakterleri ile sevdiğim bir kitap oldu. Tek olumsuz yanı çok kısa sürede bitmesi.. 326 sayfa nedir yani 400 olsa ne olurdu dedim.. 😂 Son olarak bütün bu yaşananların ve mücadelenin sonunda karakterlerin mutluluğu bulması beni de mutlu etti. Ne olur, nasıl olur, olmaz yerine birlikte geçirdikleri her anın kıymetini bilmeleri çok güzeldi. Gözlerimin önünde birbirlerinin gelişimini okumak çok güzeldi. Onlar mutlu ben mutlu daha ne olsun.. Reed ve Charlotte sevdiğim, bağrıma basmak karakterler arasına girdiler. Umarım yakın bir zamanda tekrar Vi Keeland & Penelope Ward kitabı okuma şansımız olur. 🍀


Kitap bittiği için biraz üzgünüm aslında.. Daha uzun olsa okumaya devam ederdim. Kitap bitmiş olsa da benim için paralel bir evrende Reed ve Charlotte'un hikayesi devam ediyor. Bu ikisini böyle bağrıma basıp, sarılmak istiyorum. Benim için sonsuza dek mutlu yaşadılar tarzında bir çift oldular.. 😍


Son olarak - umarım- Charlotte iyi ki Reed'en vazgeçmemiş diyorum. Reed'in bütün inkarlarına, olmalarına rağmen.. İkisini ayrı olarak düşünemiyorum. İkisi de birbirini tamamlayan yapboz parçaları gibiler. Asla ayrı olmamalılar.


 

Pinterest shareGoogle Plus share

Kuşatma ve Fırtına II Kitap Yorumu





#kitapyorumu

Kuşatma ve Fırtına'yı okurken o kadar sıkıldım ki neredeyse Reading Slump'a sokuyordu beni, neredeyse.. Çünkü 320 sayfadır okuyordum ve kitapta hiçbir şey olmuyor gibi geliyordu bana. Yani aslında birşeyler oluyor ama aynı zamanda olmuyor gibiydi. Karanlık Efendisi ile Güneşin Elçisi ordusu arasında büyük bir savaş varken, her an her şey olabilecekken Alina'nın yemek yemek, partilere, davetlere katılmak, gereksiz kıskançlıklar peşinde olması ve sürekli birilerini öpme isteği arzusunda olması beni bezdirdi. (Alina'nın ışığın gücünü kullanarak kesme işareti yapmasını havalı buluyorum.) ✨

☀ Alina'nın, Güneşin Elçisi olmayı kaldıramadığını düşünüyorum. Aklı fikri başka yerlerde hep.. Alina'yı sevmiyorum, Malyen'i sevmiyorum.. Karanlıklar Efendisi adı var kendisi yoktu. Bu da beni bir parça üzdü. Ama neyse ki Nikolai vardı ve onun varlığı bir nebze katlanılabilir kılıyordu. Onun kitabını, hikayesini okurken daha mutlu olacağımı düşünüyorum. Tolya ve Tamar ikilisini de çok sevdim. Umarım onları daha fazla okuma şansım olur.

☀ Kitap sadece son 30 40 sayfada heyecan kazanıyor. Karanlıklar Efendisi geliyor ve olanlar oluyor. Alina ile Karanlıklar Efendisi'nin güçlerinin birleşmesi ve Alina'nın Karanlıklar Efendisi'nin güçleriyle birleştirip, alaşağı ettiği sahne güzeldi. Etkileyici buldum. Ama onun dışında kitap monoton bir şekilde ilerliyordu ve okurken sıkıldığımda bir gerçek.. Alina ve Malyen'in aptallıklarına iyi dayandım bence.. 😂 (Genya'nın başına gelenlere üzüldüm. Hak etmiyordu.)

☀ Alina büyük mücadeleden sonra yaralı ve yorgun bir halde saklanıyor ve gücünü toplamaya çalışıyor. Şöyle bir şey var ki; Alina gücünü geri kazanabilecek mi? Yoksa tamamen gücünü kaybetti mi? Karanlıklar Efendisi gerçekten yok oldu mu? Nikolai nerede ve hayatta mı? Kitap bir çok soru işareti ile bitti ve Çöküş ve Yükseliş'i okumayı fazla bekletmeyeceğim gibi görünüyor.


Pinterest shareGoogle Plus share

Çöküş ve Yükseliş II Kitap Yorumu

 


#kitapalıntısı


İkimizin de istemediği ama bizi pençelerinin içine alan açlığı, kalıcı ve güçlü arzuyu hissettim. Dünyada yalnızdık, eşsizdik. Birbirimize bağlıydık, hep de öyle kalacaktık.
Ama bunun bir önemi yoktu.
Yaptıklarını unutamazdım. Onu affedemezdim. Çünkü o bir katildi. Bir canavardı. Dostlarıma işkence etmiş, korumaya çalıştığım insanları katletmiş biriydi.


Birden göğsümdeki sızı o kadar şiddetlendi ki az kaldın iki büklüm olacaktım. Çünkü Malyen bana bunu göstermeye geliyordu. Çünkü yüzündeki o ifade - o içten, istekli, mutlu ifade- benim içindi. Çünkü güzel bir şey gördüğünde kapısını çalacağı ilk kişi hep ben olacaktım ve ben de aynını yapacaktım. İster azize, ister kraliçe, isterse de gelmiş geçmiş en güçlü Grisha olayım hep onun kapısını çalacaktım


#kitapyorumu

Çöküş ve Yükseliş || Leigh Bardugo

Bu seriyle ilgili o kadar karmaşık duygular içerisindeyim ki.. Sinirliyim, kırgınım, üzgünüm.. Sevdim de diyemiyorum sevmedim de.. Buruk, içim bir tuhaf..

Bu seriyle ilgili sevdiğim belli başlı şeyler var. Rüzgarın, Ateşin ve Dalgaların Hakimleri gibi Grisha yeteneği ve Grisha evreni sevdiğim şeylerden biri.. Gerçekten yaptıkları ve yetenekleri hayranlık verici.. Onun dışında Tolya ve Tamar, Nikolai, David ve Genya çifti favorilerim oldu.. Özellikle Nikolai'nin sahnelerini okurken çok eğlendim. Onun o ağzı laf yapan, her durumda gülünecek bir şey bulması, bu halleri tatlıydı. Başına gelenlerden sonra - yaralanması - bu durum onun hikayesini okumayı daha çok istememe sebep oldu. Nikolai yaralandığınsa yüreğim ağzıma geldi. Benim sarışın, altın kalplime bir şey olmasın diye hop oturup hop kalktım.. Neyse ki yaralansa da iyileşmiş bir halde çıktı karşımıza.. Ama içindeki karanlık ve yara hala onunla.. Ve kolay kolay gideceğe de benzemiyor. İçindeki bu karanlık güç ile Nikolai'nin gelişimini, nasıl bir yol izleyeceğini, bütün bunlarla nasıl başa çıkacağını merak ediyorum.

Ve belirtmem gerekir ki seriyi okurken çok sıkıldım ki.. Neredeyse reading slump'a girecektim. Yani bazı yerler o kadar gereksiz ve uzundu ki.. Bazı sahneleri okurken sinir krizi geçirecektim ya.. 🤦‍♀️ Beni şaşırtan Baghra ve Mozorova arasındaki bağ ve Malyen hakkındaki gerçek oldu. Ve Karanlıklar Efendisi'nin meydana çıktığı ve Alina ile savaştığı sahneler de heyecan vericiydi.. Bu sahneleri okurken gerçekten keyif aldım. Ama kitabın bütünlüğünü düşündüğüm zaman benim için ortalama bir seriydi diye düşünüyorum. Ve okurken hatırımda kalan çoğunlukla sıkıldığım oldu. Grisha serisi çoğunluğun övüp, bayıldığı, ölüp bittiği bir seri olmadı benim için ne yazık ki..

Karanlıklar Efendisi'ne gelecek olursam; güce olan açlığı ve doyumsuzluğu korkunç ve iğrençti bana göre. İçimde onun iyi olacağına dair bir umut vardı. Ama hepsini yerle bir etti. Son ana kadar acımasız, gaddar ve kötü olmaya devam etti. Ve bu da ona olan sempatimi tamamen yitirdiğim gerçeğini gösteriyor. Ama.. Aması var.. Yine de son nefesini verirken ki sözleri, yalnız kalmak istememesi yürek burkan bir ayrıntıydı. Sonu için üzüldüm. Karanlıklar Efendisi için her şeyi daha farklı hayal ederdim. Yalnız olmadığı, sevdiği ve sevildiği bir hayat yaşamasını isterdim. Onun o yalnızlığı, kimsesizliği, sevgiye olan açlığı kalp kırıcıydı. Ve her şey sona erdiğinde ortada hiçbir şey kalmadı. Bir çok yaralar açıldı ve bir çok kayıplar verildi. Üzücü.. 

Alina ve Malyen'e gelecek olursam; sevemedim.. Hadi birazcık sempati gösterdim diyelim ama yine de favorim oldukları söylenemez. Yani o kadar karmaşık hissediyorum ki.. Ne desem boş olacakmış gibi geliyor.. Hayalimde kendi hallerinde yaşayan bir kız ve oğlan olarak yaşayacaklar..

Son olarak Grisha serisi umduğumu bulamadığım bir seri oldu ya, ne bileyim.. Her şeyi daha farklı hayal etmiştim. Ama olmadı ne yazık ki.. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Kalbim kırık söyleyeceklerim bu kadar.. 

Pinterest shareGoogle Plus share

Aşkın Şarkısı || Kitap Yorumu

#kitapalıntısı

"Orada olmamana dayanamıyorum, ne düşündüğünü bilememeye, ne yaptığını, sana bir şeyler anlatmamaya ve seninle bir şeyleri paylaşmamaya. Sadece.. hiçbir şey aynı değil. Sensiz uyanmaktan nefret ediyorum ve nasıl olduğunu sürekli merak ediyorum, ihtiyacın olan her şeye sahip misin diye endişeleniyorum. Bak, gerçek şu ki, aklım hep sende Lena. Sen benim en yakın arkadaşımsın. Benim kızımsın."
"Kimse daha önce senin benim için yaptıklarını yapmadı. Lütfen, sadece.. sadece benimle geri gel ve kal. Sonsuza kadar."
"Başka hiç kimseyi istemiyorum. Sen benim için her şeysin Lena. Hiç kimse için böyle hissetmedim daha önce. Bunu bilmene ihtiyacım var. Bunu anlamalısın, tamam mı?"

#kitapyorumu
Mal'in annesinin ölümünden en çok etkilenenlerden biri de Jimmy'di ki Lori onun için öz annesinden daha iyiydi. Jimmy küçükken yaşadığı aile - daha çok anne- travmasından sonra kendini alkole ve uyuşturucuya vermiş ve bu bu bağımlılık onu iflah olmaz bir hale getirmiştir. Stage Dive ekibi de bunu önlemek için Jimmy'i 7/24 kontrol edecek birini bulurlar. LENA 😈

Lena başta bu işi pek istemese de daha sonra bu işe bağımlı hale gelir. Sürekli Jimmy'i kontrol ederken içten içe kendini ona kaptırır. Jimmy ise sessiz, kimseyle konuşmayan, sadece işini yapan, sarılmaktan, öpüşmekten hoşlanmayan, insanlardan izole yaşayan bir tip. (Yaralı karakterlerin hastasıyız. 😍) Jimmy'nin anne olacak o insan müsveddesi bütün çocukluğunu paramparça etmiş. Bir kaşık suda boğmak istediğim bir karakter oldu. Jimmy kendini sevmeye ve sevilmeye layık görmediği için hayatı boyunca çok çekmiş. Ama Lena onun bütün duvarlarını tek tek kırıp içeri girmeyi başaran ilk ve tek kişi olmayı başardı.

Jimmy ve Lena'nın birlikte kanepede oturup televizyon izlemeleri, aynı dondurmayı kaşıklamaları bu sahneleri tatlı buldum. Diyalogları ve birbirleri ile atışmalarını okumak çok eğlenceliydi. Jimmy ne kadar ters olursa olsun Lena'nın hiçbir zaman vazgeçmeyişi ve azimli oluşu, sürekli Jimmy'nin üstüne gitmesi ve onun kendini bulmasını sağlamasıyla Lena büyük bir iş başardı benim gözümde.. Jimmy de içten içe Lena'yı seviyordu ama henüz bunun farkında değildi şapşal herif. Ama Lena gözünü açmasını sağladı neyse ki.. 😂 Bu süreçte Lena'nın kalbi kırıldı elbette, kaç kere gitmek, uzaklaşmak istedi ama Jimmy çok güzel telafi etti. 

Jimmy, sevgiyi bilmeyen adam Lena sayesinde sevmeyi öğrendi ve onun bu değişimini okumak çok güzeldi benim için.. Yaralı karakterler, aile draması, fedakarlıklar, aşk ve tutku dolu bir kitap oldu. Serideki favori kitabım ve favori çiftim oldu. Serinin son kitabında Lena'nın hamile olduğunu ve Jimmy'nin evlenme teklifini sonunda kabul ettiğini öğrenmek beni çok mutlu etti. Tam hayallerimdeki gibi bir çift olmuşlar. Jimmy o kadar tatlı ve mükemmel biri ki Lena'ya sanki kırılacak bir eşyaymış gibi davranması, her zaman destek olması ve her konuda rahatını düşünmesi çok tatlıydı. Jimmy ile Lena'nın hikayesi o kadar güzeldi ki karakterleri alıp -özellikle Jimmy- bağrıma basmak istedim. 😍 Aşkın Şarkısı, Jimmy'nin sevgiyi ve kendini bulma yolculuğunda karşısına çıkanlar ile baş etmesi ve aşkı Lena ile bulmasıyla sevginin insanın hayatını nasıl güzelleştirdiğini gösteren tatlı bir hikayeydi.. 
(Ahh Jimmy üzümlü kekim 💔)


Pinterest shareGoogle Plus share
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI