Lacivert / Safir || Yorum


#kitapalintisi

Hissizliğin ötesine geçemeyen küçük Lacivert'imin sığındığı kara parçası bendim. Belki üzerine küçük bir ev inşa edeceği, bir bahçe yapıp çimlerinde uzanacağı toprak, rüzgarını içine çekeceği hava bendim.

Zaten ben olmak istiyordum. O ben olsun, ben o.. Dünya dursun ama biz burada, bu şekilde kalalım istiyordum.

#kitapyorumu

Birinci kitabın ardında macera ikinci kitap ile kaldığı yerden devam ediyor. Kitaba başlamadan önce sindire sindire okuyacağım diye kendime söz vermiştim ama bu söz kitap başlayana kadar sürdü. Sonra bir bakmışım kitap bitmiş. 😂 

James'in Beren'i dizlerinden ve avuç içlerinden öpmesi, Deirdre'm demesi, bakışlarıyla sevip, dokunuşlarıyla hissetmesi. Ahh, ahh adam çok güzel seviyor, şimdi! Bunu kabul edelim. Her ne kadar soğuk görünüşünün altında duygularını gizlemeye, bastırmaya çalışsa da Beren'e olan hisleri o kadar güzel ki.. Deirdre'm dediği kısımlarda ben öldüm, bittim, eridim! ♥️ James'in banyo yaptırdığı sahnede çok duygulandım. James.. Nasıl desem böyle dokunmaya kıyamıyor gibiydi.. Sanki ellerinin arasında kırılmasından korktuğu bir kristal parçası varmış gibi davranıyor Beren'e.. İncitmekten ölesiye korktuğu, sevmekten hiç vazgeçmediği.. İki karakterlerin de duvarları bir bir yıkılıyor. Hem kendilerine karşı hem de başkalarına karşı. Bu kadar sevgi dolu sahnenin dışında aksiyon da eksilmiyor tabi.. Kurgunun içerisindeki teknoloji yine baş döndüren cinstendi. Hatta bazı şeyler elimizin altında olsa derken buldu kendimi. Hiç fena olmaz, hani. 😂 

Kitabın son bölümü ise.. Yani ben nerelere gidem, kendimi nerelerden atam.. O son bölümü kör olaydım da okuyamayaydım diye acıtasyonumu da yaptıktan sonra bitiriyorum. Ben James'e güveniyorum. Ne yapıp edip her şeyi yoluna koyacak! 💪 

Okurken beni duygudan duyguya sürükleyen, bazı sahnelerden gözlerimden kalpler fışkırırken bazı sahnelerde sinirden kendimi yediğim, karakterlerin kimini bağrına bastığım kimini de bir kaşık suda boğduğum ama çokça sevdiğim bir kurgu oldu. Teknoloji ve aksiyon ile harmanlanmış, aşk ve sevgi temalı kurguları sevenlerin tavsiyemdir. ❤


Pinterest shareGoogle Plus share

Ölene Dek Beraberiz || Yorum




#kitapalıntısı

🌹 Zamanda geri gidebilecek olsaydım, on dokuz yaşındaki Sasha'ya, olanları kabul et, yaşa gitsin derdim. Davet edildiği okul partilerine gitmesini söylerdim. Geç yatıp geç kalkmasını, kendine daha fazla güvenmesini, aynaya baktığında sahip olduklarının farkına varmasını.. 

🌹 Nefes alırken, burnumda hastanenin temizlik malzemeleri ve hastalık karışımı o acısı, garip kokusunu duymayı bekledim. Ama onun yerine hiç de buraya ait olmayan temiz, limonsu bir koku çektim içime. Kalbim teklerken başımı sola çevirdim.
Ve aşık oldum.
Hemen, orada, o anda.
Aşık oldum.


 #kitapyorumu

Yazarın farklı bir türde yazdığı bir kurgu okuyacağım için hem heyecanlı hem de biraz şüpheliydim. Ama kitabı okudukça tüm şüphelerim ortadan kalktı. Ve Jennifer fantastik ve gençlik kurgularında başarılı olduğu kadar polisiye-gerilim türünde başarılı olduğunu da göstermiş oldu.

Sasha, 10 yıl önce yaşadığı trajik bir olaydan dolayı memleketini terk etmiştir. Ama bir gün dönmeye karar verdiğinde her şeyin güzel olacağına, yolunda gideceğine inanır. Ama hiç bir şey düşündüğü gibi olmaz. Damat tarafından kaçırılıp, işkence gördükten sonra ölmeye ramak kala onun elinden kaçmayı başaran tek kişidir. 

Gelelim kurgudaki en sevdiğim karaktere..

Cole. ❤︎ Canım Cole. ❤︎ FBI Ajanı, Sasha'nın ilelebet tek aşkı. Sasha geri dönünce Cole'u da yanında bulur. Her ne kadar istemese de.. Ama Cole gitmemekte kararlıdır ve Sasha'nın duvarlarını tek tek yıkar. Ve içeri sızar. 

Kurguda en sevdiğim karakterlerden biri oldu Cole. Sasha'ya olan tavrı, ona olan sevgisi o kadar tatlıydı ki.. Aradan bu kadar zaman geçmesine rağmen hala Sasha'ya bağlı kalması çok hayranlık uyandırıcıydı.. Romantizm yanında gerilim dolu bir kurguydu. Normalde bu türü okumayı tercih etmem ama yazar bana türü sevdirdi. Kimi yerlerde keyiften dört köşe olurken kimi yerlerde gerim gerim gerildim. Kitabın sonu ise hem nefes kesici hem de mutluluk vericiydi. Oldukça da akıcıydı. Kafamdaki soru işaretleri giderilmiş oldu ve bu türde aradığım her şeyi bulmuş oldum. Yazar karakterlerin gelişimini, psikolojik tahlillerini açıklayıcı bir şekilde yansıtmıştı. Benim için heyecan verici bir macera oldu. Özellikle Cole'u alıp bağrıma basmak, pamuklara sarmak isterken buldum kendimi.. ❤︎
Pinterest shareGoogle Plus share

Victor / Katiller Çetesi#6 (Yorum)



Profesyonel katiller bile kafa dinlemeye ihtiyaç duyar ama Victor için Izabel’le çıkacakları tatil, sevdiği kadınla baş başa kalmaktan çok daha fazlası demektir. Çünkü bu, Victor için bir tür kendini aklama fırsatıdır. Onu Niklas’la neden İtalya’ya yolladığını, Nora’ya olan ilgisinin ardındaki gerçeği ve daha pek çok konuyu açıklığa kavuşturmak için yakaladığı bir fırsat... Fakat yaşanan olaylar bazıları için tatillerin de sadece boş bir hayalden ibaret olduğunu gösterecektir.



#kitapyorumu

Katiller Çetesi serisi sevdiğim serilerden biri ama nedense gittikçe sinir bozucu bir hal almaya başladı. Bunda diğer kitaplardan fena spoiler yememin etkisi büyük tabi.. 


Ahh, ahh.. 

Öncelikle Sarai/Izabel ➡ I hate youuuuu. 😡 😡 

O spoilerı almaz olaydım.. Bence yazar seriye nasıl bir final yazacağını bilmiyor. O yüzden uzatmaları oynuyor gibi geliyor bana. Kaldı ki bence artık bir final gelmeli seriye. Çünkü uzadıkça tadı kaçıyor. Serinin bu kitabında Izabel ile Victor'un tatile çıkmaları ve bu süreçte kaçırılmaları ile gelişen olaylar birbirini izliyor. Ben kendi adıma bir çok şey öğrendim ve kafamdaki soru işaretleri yanıtını bulmuş oldu. Ve kalbim kırık. 💔 Fredrik'i özlüyorum 😢 Yazar ona da bir kitap yazmalı bence. Böyle boynu bükük kaldı. 😢 Veeee Victor senin güzel seven kalbini yerimmm 😍 😍 Bu seride şeytan tüyü var. Ne derseniz deyin.. Kendini acayip akıcı bir şekilde okutuyor. Her ne kadar sinir eden yönleri olsa da enteresan bir şekilde kendini okutup, sevdiriyor. Temennim yazarın seriye yakışır bir şekilde final yapıp bizi huzura erdirmesi.. Jessica, lütfen artık ruhumuzu serbest bırak. 🙏
Pinterest shareGoogle Plus share

Denize Karşı || Sinem İşler (Yorum)


"Vazgeçebilenler ve yeniden başlamayı seçenler gün gelir küllerinden yeniden doğarlar. Daha güçlü, daha umutlu!"

Denize Karşı, benim yazarla tanışmama vesile olan kitaptır. Başlarda itiraf etmem gerekirse biraz önyargılıydım. Hatta seveceğimi bile düşünmüyordum. Ama kitap beni ters köşe yaptı. Ve çok sevdim. 

Deniz ve Şahin karakteri ile vermek istediği mesajlar, aynı zamanda alt metinde gözler önüne serdiği toplum eleştirisi ve kadın erkek ilişkilerine dair yaptığı göndermeler ile yazar gerçekleri gözler önüne seriyor. 

Deniz Hemşire, nişanlısı tarafından aldatılınca her şeyi geri de bırakıp Göcek de yeni bir hayata başlıyor. Şahin de karısından boşanmış çocuğuna bakmak için elinden geleni yapan fedakar ve çok iyi bir baba. Aynı zamanda iyi bir insan. 

İki karakterinde net olmasını ve her şeyi açıkça konuşmaları, birbirlerine önce saygı duymaları kitabı sevme nedenlerimden biri.. 

Deniz, ailesi tarafından sevgi görmemiş ve bunun eksikliği ile büyümüş yaralı bir çocuk. Bu noktada eksikliğini Şahin ve oğlu Murat sayesinde gideriyor. 

Yazar, karakterlerin gelişimini basamak basamak işleyerek güzel bir sonuca bağlıyor. Bazı sahnelerde o kadar etkilendim ki gözlerim dolu dolu oldu. 

Yazarın duyguları yansıtmada oldukça etkileyici bir kalemi var. Kaldı ki kalemi de o kadar akıcı ki başta 100 sayfa okurum diye başladığım kitabı 250 sayfa kadar okuduğumu fark ettim. Alıp götürdü beni. Yüreğime dokunan kısımları söylemiyorum bile. 😍 😢 

Hüzünlü, gerçekçi, sevgi dolu aynı zamanda eğlenceli bir okuma serüveni oldu benim için.. Ve Denize Karşı kitabından sonra Sinem İşler takip edeceğim yazarlar arasına girdi. ❤

Pinterest shareGoogle Plus share

Biz || Selvi Atıcı (Yorum)


Kitabı yüzümde aptal bir sırıtışla okudum ve kitabı bitirdiğim mutluluktan ağlamak istedim. ❤︎ O kadar güzeldi ki.. Okurken alıntı olarak her yeri işaretlemek istedim. (İşaretledim de.) :D 

Çelik Mızrak'ı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki ilaç gibi geldi. Çelik'in o yeşilcam filmlerinden fırlamış bir karakter oluşu, konuşması, tarzı, karizması her şeyiyle beni kendine hayran bıraktı. ❤︎ Seveceğimi biliyordum zaten ama okurken gözlerinden kalpler fışkıran emoji şeklini aldım. ❤︎

Çelik'in tam bir beyefendi gibi oluşu o kadar karizmatikti ki.. Böyle hayran hayran okudum. Demir ve Süheyla'yı görmek o kadar iyi geldi ki.. Özlemişim eşek sıpalarını! :D Çiğdem ise yaşadıklarına rağmen o kadar güçlü bir karakter ki başkası olsa sinip kalırdı sanırım. Ama Çiğdem sivri dili, dürütslüğü ve azmi ile gönlümü çaldı. ❤︎

Kitap bunun yanında alt metinde verdiği mesajlar ile de gönlümü çaldı. Şiddet ve evlat edinme konularına da değinerek bizlere o kadar güzel bir mesaj veriyordu ki yazarı öpmek istedim. ❤︎

Canım Selvi!
Canım kitabım!
Canım Çelik!

Dibine kadar fan girl'lüğü yaşıyorum! Aa, dostlar! ❤︎

Kurgusuyla, karakterleriyle kısacası her şeyiyle gönlümü çalan bir kitap oldu. Çelik'in "hanımefendi" deyişi beni benden aldı. Çiğdem ile aralarında olan diyaloglar hem eğlenceli hem de çok güzeldi. Özellikle son kısımda Çelik'in "Siz hanımefendi, kalbimin belasısınız!" dediği yerde ben bittim arkadaşlar, ben öldüm! ❤︎ Bu kadar mı güzel olur, bu kadar mı güzel sever bir insan! ❤︎Daha ne olsun. Alın, okuyun, okutun! ❤︎

Selvi Hatun sen hep yaz, biz hep okuyalım! ❤︎

Pinterest shareGoogle Plus share

Muhalifler || Marissa Meyer (Yorum)



Muhalifler, benim yazarın okuduğum ilk kitabı. Gatlon'da halk Muhalifler ve Anarşistler olarak ikiye ayrılmış durumda. İki grupta da iyiler olduğu kadar kötüler de var. Mesela Anarşistlerden Ingrid 😒 Muhaliflerden Eskiz gibi tatlı karakterler de var. 😍

Okurken hangi grubu sevdiğinize karar veremiyorsunuz. Zira bende öyle oldu. Bir an Anarşist oldum, bir an Muhalif. 😂

Bir de ben en çok Haydut ve Anarşinin Ası'nı merak ediyorum. Ve her şey ikinci kitapta ortaya çıkacak gibi görünüyor. 😏

Özelikle kitabın son bölümü oldukça şaşırtıcıydı. O yüzden ikinci kitap bomba etkisi yaratacak diye düşünüyorum. 😎

Distopya türü pek okumayı tercih ettiğim bir tür değil fakat Muhalifler'i oldukça sevdim. Yazarın kurguladığı dünyayı, oluşturduğu karakterleri, Kabus'un mücadeleci ruhunu ve yazarın kalemini sevdim.

Spoiler olacağından dolayı hissettiklerimi pek ifade edemiyorum ama eğer süper kahramanları hele ki X-Men serisini seviyorsanız kesinlikle bir şans vermelisiniz. 😊
(Ben okurken aklımda hep X-Men serisi canlandı.) 😍

Pinterest shareGoogle Plus share

Ateşle Oynama || Asude (Yorum)



Asude, benim severek okuduğum ve her kitabında kendini geliştiren bir yazar. Özellikle Ateşle Oynama kitabında kendini oldukça geliştirdiğini düşünüyorum.

Hikaye küçük yaşlarda tanışmış iki çocuğun aradan 22 yıl geçtikten sonra tekrar karşılaşması ile başlıyor. Tabi işin içinde bir suç, bir kaçma kovalama macerası da var.

Başlarda Engin'e sinir olsam da, -arkasından az hödük demedim!- Affet! Sonrasında Hare'nin aşkıyla öyle bir hale geldi ki.. Yanıp tutuştu, deli divane oldu adeta.. Özellikle Hare'ye yaptığı itiraftan sonra gönlümü çeldi.

Engin'e bir noktada kızdım. O da Hare'yi annesine karşı ezdimesiydi. Yani kızı koruyup kollamasını, savunmasını isterdim. Engin'in annesi de az şirret değil, canım! Hare yine iyi dayandı. Neyse ki Engin Efendi sonunda doğru yolu buldu.

Hare ve Sare'yi ise böyle bağrıma basmak istiyorum. Hare'nin kardeşinin geleceği için kendi hayallerinden vazgeçmesi çok dokundu bana. Yüce gönüllü bir kardeş ilan ettim kendisini.. Birbirlerine "Sarelle" ve "Kelebek" diye hitap etmeleri ise çok güzeldi. İki kardeşin aralarındaki bağ çok özel ve güzeldi. (Hare'nin dans yeteneğini ie hayran hayran okudum.) Gelelim hikayedeki en sevdiğim karaktere. Doğu! Başta kendisine de hödük falan dedim ama sonradan kendini bir sevdirdi ki.. Görmeniz lazım. Sare'ye dokunacak bir elin, saçının teline zarar verecek herhangi birine dünyayı dar edecek kadar kendini Sare'de kaybeder bir halde buldu.

Ben böyle başlarda hödük olup sonraları aşklarından deli divane olan karakterleri seviyorum. Engin ve Doğu da onlardan biri.. Çiftlerin aralarındaki atışmalar ise tam seyirlikti.. Okurken o kadar keyif aldım ki.. Kitabın dili de oldukça akıcıydı ki bir oturuşta 200 sayfayı devirmişim. -Güya 100 sayfa okuyacaktım.- 😂

Sonuç olarak her bir satırından keyif aldığım arada sinirlenip hüzünlendiğim ama çokça sevdiğim bir kitap oldu Ateşle Oynama.. Şimdi sırada Sezin var. Deli gibi merak etmemek elde değil.. 😍

Pinterest shareGoogle Plus share

Dirilen Sevgili || J.R. Ward (Yorum)


Serinin ikinci kitabından sonra çıkmasını dört gözle beklediğim kitabın yorumu ile geldim. Zsadist seri boyunca en merak ettiğim karakterlerden biriydi. Acının müptelası olmuş, kendine acı çektirmeyi seven, acı ile ayakta kalabilen bir karakter olduğu için merak etmemek elde değildi. Meğerse çok önemli bir sebebi varmış. Zsadist zamanında yani gençken bir köleymiş. Ve o kadar acı çekmiş ki.. Defalarca ölmek istemiş. Katlanmak zorunda olduğu acıları okurken yani o sayfalarda ciğerimi bıraktım. 😢 😢 Kaba saba, acımasız görünüşünün altında yaralı bir çocuk varmış halbuki.. Kardeşi Purry onu kurtarmış olsa da köle olduğu zamandaki etkiler hala sürüyor. Karanlıkta uyuyor, yatakta yatmayı sevmiyor yerde yastıksız döşeksiz yatıyor. Çok az yemek ile yetiniyor. İki elma yiyor sadece. 😢 😢 Ve kendini, bedenini sevmiyor. Kendini bir hiç olarak görüyor. Onun acısını okumak benim yüreğimi sağladı. Dıştan bakıldığında sert biri gibi görünse de aslında içinde fırtınalar kopan yaralı bir çocuk. Ve bu noktada hayatının aşkı ve isteyeceği, seveceği tek kadın Bella ile tanışıyor. Kendini Bella gibi aristokrat kesimden gelmiş güzel bir kadına yakıştıramıyor. Kölelikten kalma yaraları ve yüzündeki hasardan dolayı kendini değersiz görüyor. Haliyle kendini Bella'ya layık görmediği için ondan uzak durmaya çalışıyor ve bu yolda herşeyi deniyor. Tabi Bella'mız öylesine aşık oluyor ki Zsadist'e hiçbir kuvvet ayıramıyor onları.. Kitapta özellikle Bella ve Zsadist'in çekişmelerini okumak bana çok keyif verdi. Son bölümü olurken mutluluktan ağlayacaktım.. O kadar güzeldi ki.. 😍 Bella'nın duruşunu ise çok sevdim. Vazgeçmeyişini, sevdiği adam için çabalaması.. Güçlü karakterleri severim. Bella da onlardan biri.. 😍 Zsadist, hayatının aşkını bulunca o kadar güzel bir değişim geçiriyor ki.. Böyle alıp pamuklara sarmak istiyorsunuz. 😍 😍 Bu kadar acı çekmiş iki karakterin sonunda mutluluğu bulmaları çok mutluluklar verici geliyor bana.. Ben bu türü yani yetişkin fantastik türünü okumayı çok seviyorum. Yazarın da kalemi oldukça akıcı ve güzel .. Bir çırpıda kendini okutuyor.. Ve bazı sahneleri öyle güzel ifade etmiş ki o duyguyu hissediyorsunuz.

Kör Kral'ı ve Rhage aşklarımı yeniden görmek de ayrı bir keyif vericiydi. Bu türde istediğim her şeyi bana veren bir kitap oldu. Türü severlerin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. 😍 😍

Wrath ❤ 
Rhage ❤ 
Zsadist ❤
Pinterest shareGoogle Plus share

Aramızdaki Uçurum || Samantha Young (Yorum)




Zaman zaman sinir krizi geçirdik, karakterleri boğmak istedik ama sonra sevdik, üstüne bir güzel içlenip yüreğimizi parçaladık, alt metinde verdiği mesajlar ile bir durup düşündük, en sonunda da "çok iyiydi yaa" moduna girip kitabın son sayfasını kapadığımız, klasik bir Samantha Young kitabıydı..

Samantha'ya Sam diyeceğim. Çünkü kendimi ona yakın hissediyorum. Ve her kurgusunda kendini sevdirmeyi başarıyor.

Sam'in kitaplarında arızalı ve sorunlu tipler olmazsa olmazıdır. Ve işin içinde illaki aile draması vardır. Bundan şikayetçi miyim? Nööööö! Arızalı karakterleri severim. Ayrıca aile draması ile günümüz problemlerine de dikkat çekmiş yazar. Ve bana göre bir olaydan etkilenip böyle bir kurgu yazdığını düşünüyorum. Eh, iyi de etmiş.

Okurken beni sinir eden o kadar karakter oldu ki.. Başta India dışında pek sevdiğim karakter yoktu. Ama okudukça hepsinin farklı bir yönünü görerek sevmeye başladım. Eloise'yi başta sevmemiştim kabul ediyorum. Ama zamanla ki yazar India ve Eloise'in gelişimini o kadar güzel yansıtmış ki bizlere, bazı yerlerde gözlerim dolu dolu oldu. Aralarındaki bağın gittikçe sağlamlaştığını görmek umut verici..

Finn'in hikayesi için kalbimi parçalayan cinsten. Yani böyle alıp bağrıma basmak, kimsenin görmeyeceği bir yere saklamak istedim. India içinde aynı şey geçerli. Çocuklar acı çekmemeli. Özellikle ebeveynlerinden..

Sonu biraz daha farklı olabilirdi ama yine de tatmin ediciydi. Aslında ikinci bir kitap da olabilirdi diye düşünüyorum. Ama öyle olunca da işin büyüsü bozulur muydu? Yoksa daha mı iyi olurdu? Bilemiyorum.

Zaman zaman beni sinirlendiren, zaman zamanda hüzne boğan ama çokça sevdiğim bir kurgu, kitaptı. Yazarın kalemini ise okuyanlar biliyor. Oldukça akıcı ve bir çırpıda okurken buluyorsunuz kendinizi.. Kaldı ki bazı kısımlarda sayfaların arasında ciğerimi bıraktım! Gerisini siz düşünün!

Bu kurgu ile bazı şeyleri fark etmemi ve görmemi sağladığın için, bir şey yapmak için hiç bir zaman geç olmayacağını gösterdiğin için teşekkürler Sam! Sen hep yaz, biz hep okuyalım!


Pinterest shareGoogle Plus share

Bu Ay Neler Okudum/İzledim?] Mayıs│18


Ateşle Oynama / 5 PUAN
Denize Karşı / 5 PUAN
Aramızdaki Uçurum / 5 PUAN
Dirilen Sevgili / 5 PUAN 
Ölene Dek Beraberiz / 5 PUAN
Lacivert - Safir / 5 PUAN
Tuhaf Dergi / Sayı 13 / 3 PUAN

x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x x 

F İ L M 

Ayla / 5
4N1K / 4
Thor / 4
Thor The Dark World / 4
Maide'nin Altın Günü / 4
Now You See Me / 5
Black Panther / 5
The Theory of Everything / 4

D İ Z İ 

Queen of The Ring / 5
Splash Splash Love / 5
Falling for Challenges / 3
Arrow 6.Sezon / 3
Siren 1.Sezon / 4
The Resident 1.Sezon / 5
13 Reasons Why 1.Sezon / 2

Pinterest shareGoogle Plus share
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI