Zaman Mühürcüsü || Yorum


"Deseler ki üst üste koyup biriktirdiğin ne varsa unutacaksın. Nasıl biri olacağını sen seçeceksin. Her yürümek istediğinde ayak bileğine dolanan ve her adım attığında boynuna kadar çıkıp seni boğan o ipi kesip atsan, nereye kadar gidersin? Koskoca evrenin içinde sığmadığın ne varsa yerle bir olsa, nereye ait olursun? Hangi acıyı söküp atalım ve yerine hangi mutluluğu koyalım? diye sorsalar mesela... Bu bilmediğim hayalde, hayata ne verir, ondan ne alırdım diye düşünüyorum bazen."

Zaman Mühürcüsü; kan bağı olmayan insanlardan oluşan bir ailenin biraraya geliş yolculuğu... Bir sırrın içinde mühürlenen bir zamanın hikâyesi! Osmanlı Mevlevi Saatçileri'nden Ahmet Eflâki Dede'nin dokuz numaralı saatinin büyüsüne kapılarak saat tasarlamaya başlayan genç bir adamın yaptığı saatin içinde saklanan bir sırrın açığa çıkmasıyla başlayan romanda, yetimhanede büyümüş genç bir fotoğrafçının gözünden de hayat kareleri sunuluyor. Büyükada'daki bir konak ve Üsküp'teki Kurşunlu Han arasında geçen hikâye, Yugoslavya'nın henüz dağılmadığı 1960'lı yıllardan bugünün Makedonya'sına uzanan geçişlerden izler taşıyor.

Herkese Merhaba!
Kitap yorumuma geçmeden biraz konusundan bahsetmek istiyorum.

 Kitabımızın esas karakteri olan Ela, yetimhanede büyümüş bir kızdır. Ünlü bir fotoğraf sanatçısı olan Murat Mardin tarafından yetiştirilmiştir. Murat Mardin ona bir zanaat öğretmiş ve onu hayata hazırlamıştır. Yani kısaca Ela'nın hayatında Murat Mardin bir baba rolünü üstlenmiştir. Yıllar geçmiş ve Ela Murat Mardin'den öğrendiği fotoğrafçılığı geliştirmiş ve kendi eserleri sergiler hale gelmiştir. Ama Murat Bey'in kanserden ölümü onu derinden sarmıştır. Murat Bey ölmüştür ama ardında sırlarla dolu bir saat ve resim bırakmıştır. Ela'nın görevi ise Murat Mardin'in bıraktığı ip uçlarını çözmek ve sırrı açığa kavuşturmaktır. 

 Murat Mardin'in ölümünden sonra çıkan gelen oğlu Ahmet ise olanları sindiremezken babasının arkasında bir sır perdesi bırakarak ölmesi aklını kurcalamaktadır. Ela ile bu sırrın peşine düşen Ahmet hayatın ona nasıl bir oyun oynadığından haberi yoktur.

 Bütün sırlar açığa çıktığında Ela öğrendiği sırları taşıyamayacağını anladığında, öğrendiklerinin Ahmet'in hayatını derinden etkileyeceğinin farkındadır...
 Kitabı okurken başlarda biraz sıkıldığımı söyleyebilirim. Kitabın kurgusu güzeldi ama bir şeyler eksikti. Bu eksiliği aşkın kitapta yer almayışı olarak nitelendirebilirim. Kitapta aile bağları ve sırlar üzerine yolculuğa çıkan Ela ve Ahmet çiftine ait bir serüveni okuyoruz. Satırları okurken Ela ve Ahmet'in geçmişine de konuk oluyoruz.

 Kitabın beni sıktığını söylemiştim ama beni duygulandırdığı kısımlarda oldu. Özellikle Marilla'nın hikayesi beni derinden etkiledi.. Ve kitapta benimsediğim karakter Marilla oldu.. Kitabın sonu tahmin edilebilirdi bana göre.. Yani bekliyordum böyle bir şey, yanılmadığımı da anlamış oldum.. O son olmasaydı daha iyi olurdu sanki..

 Yazarın farklı bir tarzı var.. Kitabı genel olarak beğendim ama yukarı da belirttiğim eksiklikten dolayı kitaba 3 ile 4 arasında bir puan veriyorum. Kurgunun içine biraz ikili ilişkilerde konulmuş olsaydı daha hoş bir hava verebilirdi bana göre..

 Uzun lafın kısası sırlarla dolu kitapları okumayı seviyorsanız ve türünüzün dışında farklı bir şeyler okumak istiyorsanız bu kitaba da bir şans verebilirsiniz.. :)
Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI