► Miles, geçmişinden yaralı olarak çıkan ve hayatından aşkı uzak tutan pilot yardımcısı esas karakterimizdir. Diğer esas karakterimiz Tate ise bir hemşire. Eğitimi için erkek kardeşin Colbin'in yanına taşınıyor ve orada tıpkı Colbin gibi pilot yardımcısı olan Miles ile tanışıyor. Ve her şey birbirlerine duydukları çekim ile başlıyor.
►Miles'ın karmakarışık bir adam olduğunu söyleyebilirim. Yani onu tam çözdüm derken öyle bir şey yapıyor ki kafanızı karıştırıyor.
► Miles karakterine ilk başlarda sinir olduğumu söyleyebilirim. Tate'e öyle katı kurallar koyması ve onu kullanması, Tate'in de kendini kullandırması beni sinir etti. Miles'ın geçmişinde yaşadıklarından dolayı kendini aşka kapama sebebini öğrendiğimde ona kızmıştım. Hatta babasının ondan nefret etmesini haklı bulmuştum.
► Ama çok fena yanıldığımı Colleen bana göstermiş oldu. Kadın resmen beni ters köşe yaptı. Ben Miles'ın geçmişinde yaşadığı olayı farklı bir şey hayal etmiştim. Ama böylesi aklıma gelmemişti.
► Dillon karakterine çok fena uyuz oldum. Hatta Tate'in başına iş açacağından korktum. Ama ortada Miles gibi bir etken varken bu pek de mümkün görünmüyordu. Miles, Tate'i sadece "yatak arkadaşı" olarak gördüğünü söylese de bence ondan ilk gördüğü andan beri hoşlanıyordu. Çünkü Tate'i kıskanması ve ona olan koruyucu tavrı beni düşündürdü. Yani kısaca senden hoşlanmıyorum ayakları bize sökmez Miles'cım. :P
► Kap ise sevdiğim diğer bir karakter oldu. Onun Tate'e olan babacan tavrı çok hoştu. Ayrıca kendisi çok iyi bir sırdaş ve dost olmaya da aday biri... Corbin'in kız kardeşine olan koruyucu tavrı da tatlıydı bence..
► Her şeyin başladığı karakter olan Rachel'a değinmek istiyorum. Rachel'a adını ilk duyduğumdan beri uyuzum. Kitabın sonuna kadar da bu böyle gitti. Tamam, Miles ile ikisi çok şey kaybetti ama bundan sadece Miles'ı suçlaması ve Miles'ın içine ona bir ömür boyu yetecek bir vicdan azabı yüklemesi oldukça sinir bozucuydu. Miles'ın, o olayda yapabilecek bir şeyi yoktu.
► Karakterlere kızdığımı söylüyorum ama kıyamıyorum da bir yerde.. Özellikle Miles'ın başına gelenlerden dolayı kendini suçlaması ve kendine acı çektirmesi, Tate'in, Miles'ın sırrını öğrendikten sonra onun acılarını söküp atmak için elinden geleni yapması ile ikisi de gönlümde taht kurdular.
► Miles için şunu söyleyebilirim; 16 yaşında Rachel ile tanıştı. 17 yaşında Rachel'a aşık oldu. 18 yaşında Rachel'da dahil her şeyini kaybetti. Ve aradan geçen 6 yılın ardından kalbi Tate ile yeniden atmaya başladı.
► Yazar kitapta daha çok Miles ve onun yaşamı üzerinde durmuş. Zaten kitapta olayları geçmiş ve gelecek olarak Tate ve Miles'ın ağzından okuyoruz. Yazarın dili sade ve akıcı.. Kitabın kendini okutan bir kurgusu var. Ben kitabı bir gün içinde bitirdim ve içimdeki tekrar okuma isteğiyle savaşıyorum.
► Dillon karakterine çok fena uyuz oldum. Hatta Tate'in başına iş açacağından korktum. Ama ortada Miles gibi bir etken varken bu pek de mümkün görünmüyordu. Miles, Tate'i sadece "yatak arkadaşı" olarak gördüğünü söylese de bence ondan ilk gördüğü andan beri hoşlanıyordu. Çünkü Tate'i kıskanması ve ona olan koruyucu tavrı beni düşündürdü. Yani kısaca senden hoşlanmıyorum ayakları bize sökmez Miles'cım. :P
► Kap ise sevdiğim diğer bir karakter oldu. Onun Tate'e olan babacan tavrı çok hoştu. Ayrıca kendisi çok iyi bir sırdaş ve dost olmaya da aday biri... Corbin'in kız kardeşine olan koruyucu tavrı da tatlıydı bence..
► Miles'a, Tate'e katı davrandığı, onu kırdığı hatta "onu sevmeyi deneyecek misin" dediklerinde hiç tereddüt etmeden "hayır" demesi beni deli etti. Yani kafasını alıp top gibi duvara fırlatmak istedim. Miles'cım sen geç bu ayakları.. :D
► Tate'de kendini Miles'ın elinde oyuncak ettiği ve kendini kullandırdığı için sinir oldum. Miles başta kurallarından bahsetmişti ama Tate'in kendinden bu kadar taviz vermesini doğru bulmadım. Ama sonunda ona aşık olacağını biliyordu. Tıpkı Miles'ın onu sevmeyeceğini bildiği gibi..► Karakterlere kızdığımı söylüyorum ama kıyamıyorum da bir yerde.. Özellikle Miles'ın başına gelenlerden dolayı kendini suçlaması ve kendine acı çektirmesi, Tate'in, Miles'ın sırrını öğrendikten sonra onun acılarını söküp atmak için elinden geleni yapması ile ikisi de gönlümde taht kurdular.
► Yazar kitapta daha çok Miles ve onun yaşamı üzerinde durmuş. Zaten kitapta olayları geçmiş ve gelecek olarak Tate ve Miles'ın ağzından okuyoruz. Yazarın dili sade ve akıcı.. Kitabın kendini okutan bir kurgusu var. Ben kitabı bir gün içinde bitirdim ve içimdeki tekrar okuma isteğiyle savaşıyorum.
► Colleen, Umutsuz ile takip edeceğim yazarlar arasına girmişti. Ve Çirkin Aşk'ta da beni şaşırtmadı. Kadının farklı bir kalemi, farklı bir havası olduğunu düşünüyorum. Yazdıklarını basit bir dille kaleme alıyor ama yazdıklarının kurgusu ile sizi içine çekebiliyor. Okurken beni psikopata bağladığını söyleyebilirim. Hatta kitabı bitirdikten sonra Sezen Aksu şarkıları ile moda girdiğimi de söyleyebilirim. Neden Sezen Aksu diyebilirsiniz. İnanın ben de bilmiyorum. Ama Colleen beni darmaduman etti.. Kendimde değilim..
► Boğazıma takılıp kalan bir yumru var ve ben bu kitabı düşündükçe de geçmeyecek. Karakterleri ve kurgusuyla uzun süre aklımda kalacak kitaplardan biri. Colleen'ın kankası Tarryn'den kitabında bahsetmesi de çok hoştu.
► Kitap redaksiyon bakımından sıkıntılıydı. Film çıkmadan kitabı basalım da yayınlayalım diye mi düşündüler bilmiyorum ama kitap çeviriden geldiği haliyle basılmış gibiydi. Ki bu durum bazı cümleleri bir kaç kere okumama neden oldu. Yani Colleen Hoover gibi bir yazara yapmayın bunu..
► Dilim damağım kurudu.. Bu kitap hakkında kelimelere dökemeyecek kadar derin şeyler hissediyorum. Böyle söyleyerek abarttığımı söyleyebilirsiniz ama ben sevdim. Kitaba fazla beklenti ile başlarsanız hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. O yüzden çıtayı yüksek tutmamakta fayda var. Çünkü ben kitaba sıfır beklenti ile başladım ve beni etkisi altına aldı. Kitabı bitirdiğimde keşke seri olsaymış dediğim gerçeğini de söylemeden geçemeyeceğim.
► Yorumumu sonlandırmadan önce değinmek istediğim, daha doğrusu kalbimin kırıldığı yeri de paylaşmak istiyorum. Miles, Tate ile birlikte olurken dudaklarından Rachel'ın adının dökülmesi ve Tate'in gözlerindeki o hayal kırıklığı ve yanaklarından süzülen göz yaşı.. Tate, Rachel'ın adını duyduğunda içinde bir şeyler kırıldı ve bunu ben de hissettim. Böyle söyleyerek abartıyorsun diyebilirsiniz ama o sahnede Tate'in hissettikleri ve Miles'ın pişmanlığını okurken etkinlendiğimi söylemeden geçemeyeceğim.
►Kitabın mutlu sonla bitip bitmediğini merak ediyorsanız bunu size söylemeyeceğim.. Çünkü son ana kadar kendimi en kötüsüne hazırlamıştım ve Colleen yine yapmış yapacağını diyorum ve susuyorum.
► Kitabı her şeyi ile beğendiğimi, her ne kadar beni sinir eden kısımlar olsa da, beni etkilediğini ve Colleen Hoover'ın kalemini bir kere tattı iseniz bu kitabına da bir şans vermeniz gerektiğini düşünüyorum.
Diğer kitap yorumlarımda görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder