Kuzgun - Sylvain Reynard II Kitap Alıntıları

 



Parmakları genç kadının bileğine sarılan William, Raven'in elini yüzüne bastırdı.
"Seni Konseye götürdüğüm gece bahsettiğim umut var ya, işte orada seninle bir aptal gibi yaptığım o duygusuz anlaşmanın ardında gizli olanı görebilmeni umuyordum. Seni istediğim kadar çaresizce beni istediğin için benimle kalmanı ve bana ait olmanı umuyordum."
Genç kadın hüzün dolu gözlerle ona baktı. "Bambaşka iki dünyaya aidiz biz."
"Belki beraberce yeni bir dünya yaratabiliriz." 
"Şehrin ve senin için büyük bir risk demek bu.
Bakışlarını bir an için onunkilerden kaçırmayan William derin bir nefes aldı.
"Eğer sen yoksan binlerce şehre sahip olmanın ne anlamı var ki?"
Raven, erkeğin çaresizlik dolu karanlık gözlerini inceledi. Bileğini tutan parmakların daha da gerildiğini hissediyordu. 
"Emin misin?" 
"Eğer seni kaybedersem her şeyimi kaybetmişim demektir. Dünyamda iyiliğe dair tek şey sensin."
"Çok uzun zamandır yalnızsın. Büyük bir kaybın acısını çekmişsin, bunun için çok üzgünüm." diyen Raven'in sesi yumuşacıktı. "Sırlarını paylaşmak istememeni anlayabiliyorum ama aşkta sır yoktur ve aşk tek taraflı değildir." 
"Evet, değildir." 
"O halde söyle bana."
William eğilerek genç kadının alnını öptü. "Je t'aim.
Bu iki eski kelimenin içine işlemesine izin veren Raven bir süre o anın tadını çıkarttı. 
Erkeğin duruşunu, yüz ifadesini ve gözlerini içine aldı. William'ın dürüst olduğu ve nasıl bir tepki göreceğinden emin olmadığı her halinden belliydi.
Genç kadın dudaklarını onunkilerle buluşturarak cevap verdi ona. 
Çaresizlik içinde onu öpen dudaklarında huşu içinde ve derin bir anlam gizliydi. 
Ayrıldıklarında alınlarını birbirine yaslayan William, "Seni kaybedene dek karanlığın ne demek olduğunu bilmiyormuşum," dedi. 
"Beni tekrar buldun. Ben de seni seviyorum" 

 
* * * 

"Ama merhamet gösterdin bana. Hayatımı kurtararak onun anısını onurlandırdın."
"Senin hayatını kurtarmış olabilirim Cassita ama seni kaybettim."
Sesindeki çaresizlik Raven'i hem yaralamış hem de rahatsız etmişti. 
Elini erkeğinkinden çekerek, "Beni kaybetmenin tek sebebi beni sevmemen.' dedi. 
"İşte orada yanılıyorsun." William tekrar onu kendine doğru çekti ve samimi bir ifadeyle devam etti. "Bu geçen ay boyunca senin için hissettiğim şeyin yok olacağını düşünerek bekledim. Eğer sevebilme yetim Alicia ile beraber ölmüş olsaydı veya vampire dönüşmemle birlikte son bulmuş olsaydı seni unutabilmiş olmam gerekirdi. Unutamadım. Her sabah ve her akşam tek düşünebildiğim yüzün, gülümsemen ve her şeyindi. Ne yaptığını, güvende olup olmadığını, birileriyle ona saldıran kişi arasına atlayıp atlamadığını merak etmekle geçirdim bütün zamanımı." 
Başparmağını genç kadının hayat çizgisi üzerinde gezdirerek avucunu öptü. 
"İsmin sana yakışıyor. Kuzgun; korkusuz, güzel siyah kuş. Yüzyıllardır yas tutuyordum ama hiçbir şey beni seni kaybetmek kadar derinden sarsmadı." 
"İncinen bir tek sen değilsin." Genç kadın içinden yükselen duyguları bastırmak istercesine yutkundu. 
"Bağışla beni." Genç kadının yanaklarını avuçlarına alarak devam etti. "Bu gece sana geldim çünkü seni son bir kez görmeden hayatımın ışığının yok olmasına izin veremedim." 
Raven, "O halde söyle bana." diye fısıldadı. 
Erkeğin yüz ifadesi değişti. "Kelimelerle aram iyi değil, hiçbir dilde." 
"Sadece anlat."Parmak uçlarında yükselerek eliyle erkeğin yüzüne değdi. "Ne hissettiğini söyle William. Cesur ol." 

* * * 
Kalbinde çaresizliğin buz gibi parmaklarını hissetmeye başlamıştı. 
"Seni hedef aldıklarında ne hissettiğimi biliyorum." Gözlerine yaşlar doldu. "Seni öldüreceklerini düşündüm."
 William, "Cassita." diye fısıldayarak onu kollarına aldı. 
Omuzları titreyen Raven'in gözyaşları erkeğin göğsüne akıyordu. 
"Sen tanıdığım en cesur insansın." Erkeğin sesi kısıktı. 
Genç kadının kendini feda etmesinin anlamını yeni fark etmiş gibi ona sımsıkı sarıldı. 
"1274 yılından beri vampirim ve hiç kimse, hiçbir insan veya vampir bu geceye değin beni kurtarmak için öne atılmamıştı. Canavarı görmene rağmen onu zihninden çıkartmak için ölümü arzulamadın. Beni hem şaşkına çeviriyorsun, hem de onurlandırıyorsun." 
Nazikçe genç kadının saçını okşayıp başına öpücükler kondurdu. 
Kısa bir süre sonra genç kadın onu kendinden uzaklaştırdı.
William şaşkınlıkla ona bakıyordu. "Cassita?"
"Seni onurlandırıyorum ama bana güvenmiyorsun."
 "Daha şimdi sana yaşımı söyleyecek kadar güvendiğimi gösterdim. Bence esas sorulması gereken soru, gelecekte senin bana güvenip güvenmeyeceğin." Erkeğin kaşları çatıktı. 
"Burada duruyorum William ve bana verebileceğin en ufak bir gerçeklik kırıntısı için yalvarıyorum. Seni tanımak istiyorum?"
 Dudaklarını birbirine bastıran William tek kelime etmeksizin araştıran gözleriyle ona bakmayı sürdürdü. 
 Genç kadın buğulu gözleriyle ona bakıp, "Beni seviyor musun?" diye sordu. 
Erkek ona doğru bir adım attıysa da Raven elini kaldırıp onu durdurdu. "Cevap ver bana:" William sabırlı ve yumuşak bir sesle, "Vampirlerin âşık olma kapasiteleri yoktur." diye açıkladı. "Bu gibi duygularımız insanlığımızla beraber bizden alınır. Daha önce de dediğim gibi benim için çok önemlisin. Sana saygı duyuyorum, seni istiyorum ve arzuluyorum."
 Genç kadın gözlerini silerek başını çevirdi. "Seni seviyorum William." 
Erkek olduğu yerde donmuştu. 
"İlk günden itibaren sana kapıldım. Kendimle ilgili bazı şeylerin farkına varmamı sağladın ve bu sayede seninle ilgili farklı şeyler hissetmeye başladım. Sana kendimi sunmamın sebebi bu. Aramızdaki bağın ne kadar derinleşebileceğini görmek istedim. Seni kaybedeceğimi düşündüğümdeyse seni sevdiğimi anladım." 
William onu kollarına almak ister gibi bir hamle daha yaptıysa da Raven geri çekildi. 
"Çok uzun bir süre aşkın bana göre olmadığını düşündüm. Beni fark eden erkekler çok az sayıdaydı. Hepsi de benimle arkadaş olmayı tercih etti hemen. Sense fikrimi değiştirmeme sebep oldun. Dünyamı değiştirdin. Günün birinde birinin beni sevebileceğine ve karşılığında benim de onu sevebileceğime inanmamı sağladın. Umudu hissettim William. Bana bunu verdin."
 "Buraya gel."
 Raven kesin bir sesle, "Ben sakat değilim." dedi. "Evcil de değilim."
"Elbette değilsi." William'ın sesi kısık ve sakinleştiren bir tondaydı. "Sen benim Kuzgunumsun."
"Anlamıyorsun. Bana karşı hissettiğin sadece etkilenmeyse senin için bir evcilden farkım yok demektir" 
"Bu doğru değil."
"Değil mi?" Genç kadın tekrar gözlerindeki yaşları sildi. "Benim için bir şey hissediyorsun ama bu aşk değil. Beni asla sevemeyeceğini söylüyorsun. Elimde kalan tek şey, acı çeken bir hayvana karşı hissettiğin acıma benzeri bir duygu veya bir arkadaşa karşı hissettiğin etkilenme."
"Kelimelerimi ağzıma tıkma." Erkeğin gözleri çakmak çakmaktı. "Sana acımıyorum." 
"Belki hissetmiyorsundur. Ama senin dünyanda bir evcilden daha fazlası olma şansım yok. ismini bile söyleyecek kadar güvenemediğin bir evcil. Aoibhe kadar güzel olmayabilirim veya diğer kadınlar gibi mükemmel işleyen bir çift bacağım olmayabilir ama aşkı hak ediyorum." 
William endişe ve karmaşa dolu bir ifadeyle ona bakmayı sürdürdü. 
Raven kısık bir sesle devam etti. "Yaşadığım süre boyunca seninle kalırdım. Ama görmüyor musun? Mutsuz olurdum. Belki hiç kimseyi sevemiyorsundur. Belki beni de sevemezsin. Her yeni günle beraber bir başkasını istemeye karar verip beni bir kenara atacağın günün, o gün olup olmadığını merak edeceğim." 
Erkek, "Bu asla olmayacak" diye itiraz etti. 
"Bundan emin olamazsın. Geleceği bilmiyorsun. Ama ben kendi geleceğimi biliyorum çünkü kendimi tanıyorum. Seninle kalmam demek, beni sevebilecek biriyle karşılaşma umudumdan vazgeçmem demek. Bütün umudum yok olana dek şüphelerimle ve senin sırlarınla yaşamam demek. Eğer seninle kalırsam William, sahip olduğum bütün umudumu öldürürsün." Gözlerinden iki damla yaş yuvarlandı. "Bunun olmasına izin vermeyeceğim."
"Raven." Erkeğin sesi boğuktu. "Eğer birini sevebilme yeteneğim olsaydı, bu sen olurdun." Raven gözlerini kapattı. "Beni sevdiğini söylüyorsun, ama çekip gidecek olan da sensin, öyle mi?" 
"Buna mecburum."
 Ellerini yumruk haline getirmiş olan William, odayı arşınlamaya başladı. 
"Senin kafan karışmış. Beni aşk yüzünden terk ettiğini söylüyorsun ama asıl gidiş nedenin kim olduğum. Daha doğrusu ne olduğum." 
Raven gözlerini açtı. "Bu doğru değil." 
"Mitolojide de böyle anlatılır zaten. Psyche, Cupid'in uyarılarını dikkate almaz ve sonunda her ikisini de incitir." 
"Beni sana âşık olmamam için uyardın mı?" 
"Sana Allegra'nın hikâyesini anlattım. Bu yeterli bir uyarı olmalıydı.
"Kendimi bir kulenin tepesinden aşağı atmayacağım William. Sadece kalbimi ayaklarının dibine fırlatıyorum, onu istersin umuduyla."
"Istiyorum. Seni istiyorum. Seni eşim ilan edeceğim. İnsanlarım arasında prenses olarak kabul edileceksin. Sana ne istersen alarak lükse boğacağım."
Raven erkeğe boş gözlerle baktı. 
"Hediye olarak aşkın yeterdi bana."
"Erkeğin buna verecek bir cevabı yoktu. Odada etrafına bakınarak genç kadını ikna edecek bir şeyler düşünmeye çalıştı. 
"Sana değer veriyorum. Teatro'da yaşadığımız o gece bunu ispatlamadı mı?" 
"Evet, beni vücudunla sevdin." Raven'in bakışlarına hüzün hâkimdi. "Ama kalbinle değil." William, "Kalbim de vücudumun bir parçası." diye fısıldadı. 
"O halde sev beni." 
 William bakışlarını başka yöne çevirdi. 
"Eğer gitmek istiyorsan, git." diyerek kapıya doğru yürüdü. "Ama şunu bil, paylaştığımız bu şeyi bitiren sensin. Aoibhe değil. Bir başka kadın değil. Ve kesinlikle ben de değilim." 

* * * 

Diz üstü bilgisayarındaki müzik değişmiş ve Madeleine Peyroux'un "Dance Me to the End of Love" isimli şarkısı çalmaya başlamıştı. 
William, "Bunu sevdim:' diye fisıldadı. "Modern müzik dinlemem aslında."
Eliyle Raven'in tişörtünün yakasını takip ederek göğsünün hemen üstündeki kıvrımları okşadı. Raven uzanıp onun bileğini yakaladı.
"Sendeki ilüstrasyonların orijinal olduğuna emin misin?"
 "Evet." William'ın kaşları çatıldı. "Unut onları. İlgilendiğim tek sanat eseri sensin."
Dudaklarını Raven'in boynuna götürdü. 
Raven savaşı kaybettiğinin farkındaydı. Erkeğin dokunuşu hafif ama tutku doluydu. 
Daha önce hiç kimse Raven'e böyle hissettirmemişti. Sanki William iradesini ve azmini lime lime parçalıyordu, kısa süre sonra geriye hiçbir şey kalmayacaktı. 
"Onları geri vermen gerekiyor." 
William başını kaldırdı. 
"Kesinlikle hayır."
 Raven hafif bir sesle, "Çok güzel şeylere sahipsin:' dedi. "Onları paylaşmak istemez misin?" "Hayır. Ve bu konuda konuşmak istemiyorum, özellikle de seni baştan çıkartmaya çalışırken." "Yaptığın şey bu mu?" 
"Bu aşkın dansı. Kadınlar ve erkekler bunu yüzyıllardır yapıyorlar. Aramızda olanın ne olduğunu sanıyordun?"
 "Daha önce hiç kimse bana... tutkuyla bakmadı:' Utanan Raven'in sesi titrek çıkıyordu. "Çünkü insanlar sığ ve cahil yaratıklardır." Erkeğin kaşları, Raven'in karşı çıkmasını bekliyormuş gibi yukarı kalktı. 

* * * 

"Bilmiyorum." 
Raven kaşlarını kaldırdı.
William omuzlarını silkerek, "Bu doğru."dedi. "Sebebini bilmiyorum. Benim gibi başkaları da olabilir ama bildiğim kadarıyla kurallarla oynayabilen bir tek ben varım."
"Bunun bir açıklaması olmalı."
Doğal olarak." Kollarını iki yana açıp etrafında bir tur attı. "Belki de beni incelemek istersin. Bilimsel bir açıklama getirmek falan?" 
Raven, William'ın çok etkileyici görünen sırtına ve arkasına bakmamaya çalışarak gözlerini çevirdi. "Neden buradasın?"
 William kollarını indirdi. "Hoş karşılanmıyor muyum?" 
"Karşılanmıyorsun, sadece gelişin beklenmedikti." 
William yatağa yaklaştı. "Sana bir şey vermeye geldim."
 "Ne?" 
"Bunu." Ellerini Raven'in kalçalarının iki yanına yerleştirerek ağzını onunkinin üzerine kapattı. 
Öpücüğü de tıpkı gelişi gibi aniydi. 

* * * 

"Beni, gözlerim bağlıyken bile etrafımdaki varlıkların gücünü ve açlığını hissedebildiğim bir dünyaya götürdün. Sonra da sizleri avlamak için gelmiş ve beni de yem olarak kullanmak isteyebilecek bir grup insandan bahsettin. Mümkün olan bütün koruma yöntemlerine ihtiyacım var?" 
William uzanıp elini tuttu ve dışına bir öpücük kondurup nazikçe kavradı. 
"Nuh kuzgunu serbest bıraktı ve kuzgun ona geri döndü. Eğer umut etme imkânım olsaydı, bana geri dönmeni umut ederdim. iyi geceler Cassita." 
"İyi geceler." Raven erkeğin sözleriyle ve elini öpüş şekliyle içinde beliren şaşkınlığı belli etmemeye çalıştı. Ve arabadan indiğinde hissettiği ani kayıp duygusu, şaşkınlığının artmasına sebep oldu. 

* * * 


Santo Spirito Meydanı'nı geçip Raven'in dairesine yaklaştıklarında William sessizliği böldü.
"Oğlana yardım edeceğimi söyledim ve iyileşene dek sözümü tutacağım. Ayrıca komşunun acılarını dindirecek ilaçlar temin edilmesini de sağlayacağım."
"Teşekkür ederim."
"Tanıdığın insanlara olan bağlılığının derinliği beni şaşırtıyor."
 Bakışları yandaki bir binaya kenetli olan William bir an için duraksadı. "Kolay kolay şaşırmam."
 Sözleri bir cevap gerektirmediğinden Raven sessizliğini korudu.
 Öne doğru eğilip sırt çantasını aldı ve kucağına koydu.
Luka, arabayı Raven'in apartmanının yakınına park edip hemen arabadan çıktı. Kapıyı kapatıp tetikte bir duruşla arabanın arkasına geçti. 
"Benimle kalmaya razı olmanın arkadaşlarına yardım etme amaçlı olduğunun farkındayım. Ama umarım..." William cümlesini tamamlamadı.
 "Ne umuyorsun?" Raven göz teması sağlamaya çalıştı. 
"Hiçbir şey:' diye cevap veren William'ın bakışları hala sokağa dönüktü. "Hiçbir şey ummuyorum çünkü umut beyhudedir."
 Raven çantasının sapıyla oynadı. "Umudun yokluğu çaresizlik doğurur." 
William, "Çaresizlikle ilgili bana ders vermeye kalkma." diye terslendi. 
Raven parmaklarını büktü.
Uysal bir sesle, "Özür dilerim." dedi.
Elini çenesinin altına koyan William ona döndü. "1274 yılından beri gördüğüm tek umut ışığı sensin. Kalbimin tekrar atmasına sebep olan tek şey sensin."
 Raven bir anlığına da olsa, erkeğin gözlerinde fiziksel arzudan daha derin bir şeyler gördüğünü düşündü. Ne olduğunu bilmiyordu ama hem görmüş hem de hissetmişti. 

* * * 

William kaşlannı çatarak, "Neden bahsediyorsun?" diye sordu.
"Baba'yı seyretmedin mi?" 
William'ın yüzünde neden bahsettiğini anladığına dair bir işaret yoktu.
 "Bilirsin ya, hani şu meşhur filmi?"
William boğazını temizledi. "Filmleri banal buluyorum."
 Raven bir kahkaha attı. "Tabii ki banal buluyorsundur. Bir ara Baba filmini izlemen gerekiyor. Bugüne dek yapılmış en iyi filmlerdendir, Casablanca gibi."
"Bu filmleri benimle izler miydin?"
Raven şaşkınlıkla gözlerini kırptı. "İzlememi ister miydin?" 
William parmaklarıyla Raven'in bileğini okşadı. 
"Senin eşlik edeceğin bir akşamdan daha çok keyif alacağım bir şey gelmiyor aklıma şu an, sadece film izlesek bile?"
Genç kadının dikkati William'ın parmaklarına odaklanmıştı. Bu harika bir duyguydu. 
"Tamam, ama bir şartım var."
 William bir an duraksadı. "Nedir?"
"Sanat koleksiyonunu incelememe izin verirsen?"
 William kaşlarını çattı. "Bu muydu şartın?" 

* * * 

William elini Raven'in saçlarının altından geçirip ensesini kavradı.
"Bana bak?" derken sesin hâkim olan hırçınlık, dokunuşundaki yumuşaklıkla tezat içindeydi. 
Yüzünü onunkine yaklaştırdı.
"Ölümcül yaraların iyileşti. Ama görünüşün ve bacağındaki yara eski haline dönüşecek, belki ufak tefek farklılıklarla?"
 Bakışları erkeğin ağzına takılan Raven, "Bu nasıl mümkün olabilir?" diye sordu.
"Bir kolye nasıl yabanı senden uzak tutabilir? Kutsal topraklar nasıl Aoibhe'yle Maximilian'ı senden uzak tutabilir?" 
Genç kadın konuyu değiştirerek, "Sen bir katilsin."' dedi. 
Erkek gözünü bile kırpmadı. "Evet"
 "Ve bir hırsız?"
William elini genç kadının boynundan çekip doğruldu. "İlüstrasyonlan kast ediyorsan, onları geri aldım, çalmadım." 
"Ama polisin öldürüldüğünü gördüğümde korkup korkmadığımı anlamak için yanıma geldin?" 
Erkek başıyla onayladı. 
"Ve bu akşam tehlikede olduğumu düşünüp tekrar yanıma geldin. Şimdi de hiç tanımamana rağmen beni kurtarabilmek için üç adamla mücadele ettiğini öğreniyorum." Şaşkın bakışlarını erkeğe dikti. 
William uzanıp genç kadının yüzünü avuçlarının arasına aldı. 
"Seni tanıyorum. Yalnız yaşadığını ve az sayıda arkadaşın olduğunu biliyorum. Bacağın ve bileğin yüzünden bir baston yardımıyla yürüdüğünü biliyorum. Evsiz bir adam için hayatını tehlikeye attığını ve ölümünün ardından yas tuttuğunu biliyorum. Hayatının basitliğine ve sıradanlığına rağmen, Floransa'da olduğun kadar hiçbir yerde mutlu olmadığını biliyorum?"
 Başparmağıyla Raven'in yanağında bir daire çizip çenesini okşadı. 
"Sen benim en büyük erdemim ve en derin kusurumsun." 
Göğsünde patlayan keder ve tutkuyla dudaklarını genç kadınınkilere değdirdi ve ısrarcı bir şekilde onu öpmeye başladı. Elini genç kadının güzel boynuna kaydırdığında boğazından şehvetli bir inleme koptu. 

* * * 

Adam o kadar uzun süre sessiz kaldı ki, Raven onun gittiğini düşünmeye başladı. Ondan bir iz var mı diye başını çevirip karanlığı gözleriyle taradı. Nihayet adam yumuşacık bir tonla, "Seninle ne yapacağım ben?" diye sordu. 
"Gitmeme izin ver. Sorularını cevapladım. Başka bir şey bilmiyorum." 
"Seninle ölümcül bir hata yaptım. Görünen o ki, şimdi hatamın bedelini ödemeye mahkumum." Adamın sesi kaderine boyun eğer gibi hafif ve pişmanlık doluydu. 
Raven, "Lütfen gitmeme izin ver?' diye tekrarladı. "Başına bela açmam." 
"Korkarım bela, açtığın bir şey değil. Bela, olduğun bir şey." 
Adam derin bir nefes aldı ve Raven, çıkan sesten, onun yüzünü ovuşturduğunu düşündü. 
"Floransa'yı terk et ve bir daha asla geri dönme." 
Genç kadın, "Ama burası benim evim." diye itiraz etti. "Hayatım burada. Arkadaşlarım..." 
"Eğer hapisteysen veya ölüysen arkadaşlarının hiçbir faydası olmaz sana." 
"Ölüyseın mi?" Raven koşmaya hazırlanırcasına sandalyede doğruldu. 
"İtalyan polisinden çok daha tehlikeli bir grubun dikkatini üzerine çektin. Şu an için güvendesin. Senin kim olduğunu anladıklarında seni avlayacaklardır." 
"Ama ilüstrasyonları ben almadım, yemin ederim!" 
Davetsiz misafir karanlık bir kahkaha attı. "Seni temin ederim ki sanatla ilgilenmiyorlar. Hayır, sana olan ilgileri tamamen şahsi."
 Raven'in vücudu gerildi. "Neden?" 
"Ne kadar az bilirsen o kadar iyi."
 "Benden ne istediklerini anlamıyorum. Ben özel biri değilim."
 "Orada yanılıyorsun." Adam Raven'in bileğini tutup havaya kaldırdı ve karanlıkta havada asılı bir meyve gibi tuttu. İki parmağını bileğindeki nabız noktasına bastırdı. Raven damarına kan verildiği bir hastane yatağında bağlı olduğuna dair ani bir görüntüyle olduğu yerde sıçradı. Farklı olan tek şey, tüpten geçen kan siyahtı. 

* * * 

Raven başını ona çevirdi. "Diğerlerinden biri seni burada görürse ne olur?" 
"Kutsal toprağın beni etkilemediğinin farkına varırlar. Halkım gücümün ne kadar farkına varırsa, beni öldürmek isteyenler o kadar çok olur?"
 "O halde neden bunu riske atıyorsun?" 
Erkek kelimelerini dikkatle seçmek istercesine bir an için sessiz kaldı. 
"Benim dünyama güzelliği sen getirdin. Bir gece için bile olsa aynısını yapmak istedim senin için?"
 Raven'in dudaklarından acı dolu bir inleme döküldü. 
"Bana işkence etme?"
 "Gerçek bu. Yıllar boyunca gecelerimin ve gündüzlerimin güzellikle dolu olduğunu düşündüm. Sonra karşıma sen çıktın ve ne kadar yanıldığımı anladım?"
 Raven gözlerini kapattı. "Gitmemiz gerekiyor. Burada olmak bana acı veriyor ve senin tehlikede olmam istemiyorum?"
"Sana acı verdiğim için özür dilerim. Hemen gideceğiz?" Eli genç kadınınkini okşadı. "Ama benim tehlikede olmamı düşünme bile. Bana ne yapabilirler ki? Değer verdiğim tek şeyi zaten kaybettim." 
"Neymiş o?"
 "Sen."
Genç kadın başını iki yana salladı. "Sana kalbimi verdim ve sanki hiçbir değeri yokmuş gibi onu bana geri fırlattın." 
"Değeri var." William yine kulağına fısıldıyordu. "Ona değer veriyorum, sana da. Sanırım bunu biliyorsun?"
"Bunun bir önemi yok. Beni sevmeyen birini sevdiğim bir hayata mahkum etmeyeceğim kendimi." 
"Tek istediğim sensin."
 Artık Raven erkeğin kollarında sakinliğini koruyamıyordu. 
"Beni evime götür?"
 "Biraz daha, lütfen, tek istediğim bu." diyen erkek zoraki bir ifadeyle gülümsedi. "Senin için bir şiir ezberledim, biliyor musun?"

* * *

Pinterest shareGoogle Plus share

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI