Ne var ki , bu acımasız dünyada iyilik cezalandırılıyor ! Uzun ömrümün bana öğrettiği gerçeklerden biri de bu . Kötülüğü yenmek , iyiliği yenmekten daha zor . Bu yüzden iyiler savunmasız oluyorlar , her türlü zararı görebiliyorlar .
Ölmek istiyordum.
Bir yandan da ölemeyeceğim için kaderime lanet okuyordum . Her zaman yanımda taşıdığım kavanoz mermerler üstünde paramparça olduğu için ölmeye hakkım yoktu.
Ölmek istiyordum.
Cihan padişahı Efendimin hazin sonunu , diri diri gömülüşünü gördükten sonra yaşamanın bir anlamı kalmamıştı artık .
Dünyamın ışığı , hayat pınarımdı o.
Başımın üstünden güneşi çekip almışlardı sanki , soluduğum havayı çekmişlerdi .
Ölmek istiyordum.
Geceleri bostancı başı ve cellatlar şehri dolaşır , fenersiz gördükleri adamı hemen öldürüp ibret-i alem için kestikleri başını kolunun altına koyar ve duvara dikerlerdi ki , ertesi sabah namaza kalkan halk , Padişah'ın şiddetini görsün de ders alsın . Kelleyi koltuğa almış bu cesetler , çürüyene kadar dururdu orada.
Ya kokusu , ya herkesin aklına ziyan getiren tarçın , gül , akasya ve süt bebeği karışımı kokusu...
Bu koku en dini bütün Müslüman'ı bile boğazına kadar günaha öylesine sokardı ki , kırk hatim indirse , yetmiş yedi yetim giydirse , Veysel Karani gibi kırk yıl çölde gezse bu günahın bağışlanması olanaksızdı . (Kitapta en beğendiğim alıntı .)
Bu çınardan hep korkardım . Meyvesi insan olan ağaçtı bu . Bir tarihte idam edilen birçok devlet büyüğü bu ağacın dallarına asılmış ve kurumuş birer meyve gibi rüzgarla döne döne çürümüşlerdi.
Bu dünyada Allah'ın en çok gücüne giden şey , insanların hadlerini bilmeyip büyüklük taslamalarıydı.
....Organları tam olmayan biri cennete nasıl gidebilirdi ki !
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder