SERİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SERİLER etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Vahşi Adam II Kitap Yorumu



#kitapyorumu

İlk kitaptaki Gwen ve "bebeğim" fiyaskosundan sonra Tess iyi geldi. Tess, Gwen'a göre daha iyi. En azından kendini her gördüğü yakışıklı ve kaslı adamın kollarına atmıyor, kendini tamamen sevdiği adama adıyor. Başkalarını düşünmüyor. Brock ise muazzam bir karakter. Sevdiği kadın için her şeyi yapmaya hazır bir adam. Yazarın erkek karakterlerinin hepsini çok seviyorum, hepsi çok iyi. Kadın karakterleri sorunlu sadece. Ama dediğim gibi Tess, Gwen'dan çok, çok iyi.. Brock'un oğulları Joel ve Rex çok tatlı çocuklardı. Çılgın ve manyak annelerine rağmen. Çocuklar kendilerini çok iyi yetiştirmişlerdi. Tess ile beraber bir aile kurmaları, o mutlu aile tablosu kısmı çok güzeldi. Tess ve Brock birbirlerini kusursuz bir şekilde tamamlayan bir çiftti ve kalbimi bıraktım bu hallerine.. 😍 Yazarın kalemini seviyorum, daha öncede bahsetmiştim. Akıcı ve okurken sıkmıyor. Gereksiz detaylara boğmuyor. Olayları güzel bir şekilde bağlıyor. Yazım hataları var ama önceden olsa belki rahatsız olurdum ama şimdi o kadar da umursamıyorum. Akıcı olduğu, kendini okuttuğu ve kitaba kendimi kaptırdıktan sonra gerisinin bir önemi kalmıyor benim için.. Kanun Adamı hala favorim. 😍 Sonra Vahşi Adam geliyor. Keşke serinin 4.kitabı da çıkmış olsaydı demekten alıkoyamıyorum kendimi. Umarım bir gün okuma şansımız olur. 😂
Pinterest shareGoogle Plus share

Gizemli Adam II Kitap Yorumu



#kitapyorumu

Gizemli Adam, Gwen'in sinir bozucu karakteri, her önüne gelen yakışıklı ve kaslı adama dibi düşmesi, kitaptaki her erkeğin Gwen'inden hoşlanması ve her üç kelimeden ikisinin "bebeğim" olması dışında güzel ve akıcı bir kitaptı. Sürekli bebeğim denmesi yerine "Tatlı Bezelyem" daha kabul edilebilirdi. Yazarın kalemini ve bu türde kitaplar okumayı seviyorum. Ama Gwen olmasa daha iyi olurmuş. 😂 Yazar için ilk kitabın acemiliği diyelim. Hawk ise mükemmel bir karakter. Gerçekten. 😍 Gwen'in aradığı, hayatının aşkı diyeceği bir karaktere sahip. O yüzden bütün yıldızları Hawk topladı. 😍 Genel olarak sevdiğim bir seri #dreamman serisi. Ama serinin 4.kitabı #motorcycleman bir türlü çıkmıyor. Motosiklet çetesinin lideri Tack'in hikayesi. Ve Tack'in hikayesini okuyamamak kalbimi bir parçacık kırıyor. 💔 Umarım bir gün serinin son kitabını okumak şansımız olur. 😼

Pinterest shareGoogle Plus share

Tatlı Tesadüf II Kitap Yorumu


#kitapyorumu

Serinin üçüncü kitabında Twitter Terörist'i Kyle Rhodes ile Savcı Yardımcısı Rylann Pierce'in hikayesi anlatılıyor. Kyle'nin bir gece onu aldatan sevgilisinden intikam almak için Twitter'ı çökertmesi ile Rylann ile olan ilişkileri başlıyor. Aslında ikili geçmişte, üniversite mezuniyetini kutlamak için gittikleri bir barda tanışıyorlar. Ama Kyle annesinin ölüm haberini alınca apar topar gitmek zorunda kalıyor. Ve yolları burada ayrılıyor. Yıllar sonra ise Rylann ile mahkeme salonunda karşılaşıyorlar.

Tatlı Tesadüf adından da anlaşılacağı üzere tatlı, okurken insanı yormayan, araya üçüncü şahısların ve entrikanın girmediği, keyifle okunan bir kitap oldu benim için. Rylann ile Kyle'nin aralarındaki ilişki tatlı ve ikisi de birbirinin eksik parçasını tamamlar bir boyuttaydı. Özellikle Kylie'nin Rylann'a "Avukat Hanım" diye hitap etmesi çok hoştu. İnsan okurken eriyor. 😍 Rylann'ı düşünemiyorum. 🤭 Sonuç olarak sevdiğim ve okurken keyif aldığım bir kitap oldu. 🌸
Serinin devam kitaplarının çıkmayışı da bir parça üzdü. 😔 Umarım devamı gelir. 🍀
Pinterest shareGoogle Plus share

Aşka Tutunan Kalpler II Kitap Yorumu



#kitapyorumu

Aşka Tutunan Kalpler, kitap okuyamadığım zamanlarda, kafamı dağıtmak için okuduğum çıtır çerezlik bir kitap oldu. Genel olarak Gansett Adası serisi bu tür bir seri. Stephanie ve Grant'ın hikayesi ele alınıyor. Yıllardır Abby'e aşık olan Grant onun başkası ile olduğunu görünce, onu Stephanie ile kıskandırmaya çalışır. Ama zamanla hisleri değişerek Step'e dair bir şeyler hissetmeye başlar. Daha önce Abby'e ya da bir başkasına hissetmediği duygular besler. Grant bana biraz hödük bir karakter gibi geldi. Sen yıllarca Abby diye dolaş dur etrafta sonra hemen Step'e aşık ol. Çok tutarsız davranışlar bunlar. Bana samimi gelmedi. Ama sonra Grant'ın Stephanie'nin hikayesini dinlemesi ve ona yardım etmek için çabalaması çok hoş ve ince bir davranıştı. Sonlara doğru her şeyi berbat edecek dedim ama güzel toparladı. Sonu bana aceleye gelmiş gibi geldi. Biraz daha uzun ve detaylı olabilirdi. Serinin diğer karakterlerini görmek çok güzeldi. Özellikle Mac ve Maddie'yi görmek sevindirdi. Favorim hala onlar. Onları böyle evli, mutlu ve çok çocuklu olarak görmek sevindiriciydi. Serinin diğer kitabı Evan'ın hikayesini, onu da arayı fazla uzatmadan kısa bir sürede okumayı planlıyorum. 🍀
Pinterest shareGoogle Plus share

Kral Süiti│Kitap Yorumu




#kitapyorumu

Kral Süiti ön yargıyla yaklaştığım ve yazılması zor bir kurgusu olduğunu düşündüğüm bir kitap.. Ersen 38 yaşında, işinde başarılı, otoriter ve evli bir adam ama bu evliliği zaruriyetten geliyor. Eşi Zeynep ona resmen tuzak kurmuş. Ve Ersen de hiç üstelememiş, her şeyi olduğu gibi kabul etmiş. Ama bir gün karşısına 23 yaşında genç, güzel ve enerjik, deli dolu bir kız çıkıyor. Şimal, Ersen'in otelinde işe başladığında Ersen'i görür görmez çekimine kapılıyor. Hakkında hiç bir şey bilmeden.. Ama sonra Ersen'in evli olduğunu öğrenince geri durmaya çalışıyor. Aynı şekilde Ersen'de.. Her ne kadar ikisi de geri durmaya çalışsa da olaylar bir yerde patlak veriyor..

İlişkilerinin çok yanlış başladığını ve sağlam temeller üzerine oturtulmadığını düşünüyorum. Nereden tutarsanız tutun yanlış.. Ersen'i hep kızan, bağıran ve öfkeli bir adam olarak gördük. Ama sonra karısı  Zenep ile yollarını ayırınca ve kendini Şimal'e adayınca onu aşık bir adam olarak okuyoruz. Ama bu yanlışlar bitmiyor. Hata üstüne hata yapıyor iki tarafta.. Ben olayların daha farklı gelişmesini isterdim. Çok çabuk gelişti her şey.. Kurguda en çok üzüldüğüm Sercan oldu. Şimal'i koşulsuz, her şeye rağmen seviyordu. Ve bu yaşananları hak etmiyordu. Şimal'in Sercan ile olmasını isterdim. Sevdiğim diğer karakterler ise Atakan ve Caner oldu. Sevdim mi sevmedim mi emin olamıyorum, ortada kaldım. Herkesin okuyup seveceği, sindirebileceği bir kitap olduğunu düşünmüyorum. Ama yazarın kaleminin akıcı olduğunu ve kısa bir sürede bitirdiğimi söyleyebilirim. Kitabın sonu ise muallakta bitti ve sanırım dayanamayıp devam kitabını da okuyacağım. Çünkü Zeynep başlarına türlü türlü çoraplar örecek gibi.. Ersen ve Şimal bu çıkmazda nasıl bir yol izleyecekler merak ediyorum.
Pinterest shareGoogle Plus share

Mazi│Kitap Yorumu

#kitapyorumu

Genco Uluhan Mücevher Tasarımı bölümünü bitirip, kendi şirketini kurup, işlerini büyütürken babasının ölümü üzerine memleketine dönmek zorunda kalır. Döndüğünde ise kendini hiç bilmediği bir günahın borcunu ödemek zorunda bulur. Ama Genco farkında değildir ki bu günah onun hiç bırakmak istemeyeceği bir hazineye dönüşür. Amelya ise her şeyden habersiz, izole bir hayat yaşarken, annesinin günahının bedelini ödemek için kendini Genco ile evlenmek zorunda bulur. Ama bunun, onun için bir zorunluluk değil de bir lütuf olacağından habersizdir.

Genco'nun, bütün hayatını geride bırakıp, amcasının ve tüm ailesinin göz yumduğu yanlışa sırtını dönmeyip, Amelya'ya sahip çıkması, onu koruyup kollaması çok güzeldi. Öyle güzel sahip çıktı ki Amelya'ya.. Onu sevilip, saygı göreceği, her şeyin en güzelini hak ettiği bir dünyaya götürdü. Amelya, zaten sorgusuz sualsiz kendini Genco'ya adamış bir kadın. Yıllarca onun gelmesini ve onu kurtarmasını beklemiş, izole olduğu bu çirkin hayattan.. Kitaba sıfır beklenti ile başladım ve sevdim. Beklediğim gibi bir töre - aşiret mevzusu ile karşılaşmadım. Ve oldukça akıcıydı ki kısa bir sürede bitirdim. Kurguyla ilgili tek sıkıntı olayların çok hızlı gelişmesiydi. Ben ikilinin arasındaki ilişkinin daha yavaş tempoda, birbirlerini tanıyarak, özümseyerek ilerlemesini isterdim. Genco'nun Amelya'yı "Genco'nun Güzeli" diye sevmesi çok güzeldi. Ben okurken eridim 😍 Amelya'yı düşünemiyorum. 🙈 Bunun dışında Bevar ve Lalezar'ın hikayesini çok merak ediyorum. Aynı şekilde Savaş ve Rojda'nın da.. Çiftlerin aralarındaki ilişki nasıl bir yol izleyecek merak ediyorum. Devam kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. 🤗
Pinterest shareGoogle Plus share

Hava Uyanıyor│Kitap Yorumu

#kitapyorumu

Ben ikinci kitabın sonuyla kendimi üçüncü kitabı okumaya ışınlarken serinin ilk kitabı için bir kaç bir şey diyeceğim.

Hava Uyanıyor için yazarın acemilik eseri diyebiliriz. Çünkü kurguda olsun, karakterler de olsun boşluklar ve eksiklikler vardı. İlk kitapta yıllar sonra ortaya çıkan, türünün son örneği olan Rüzgargüdücü Vhalla ve hikayesini okuyoruz.

Vhalla, basit, sıradan ve sade bir yaşam sürerken kendi tabiriyle önemsiz, sadece bir hiç olan bir Kütüphaneci Çırağı iken, kendini Rüzgargüdücü olarak buluyor. Tabi bu birden bire gerçekleşmiyor. Veliaht Prens Aldrik'ikurtarması ile büyü kanalları açılmış oluyor.



Vhalla'nın yatkınlığı hava ve bir Rüzgargüdücü olarak havaya hakim olabiliyor ve onu şekillendirebiliyor.
İlk kitap olduğu için giriş kitabı diyebiliriz. O yüzden Rüzgargüdücü'lere dair çok şey öğrenemiyoruz. Ama seri çok akıcı bir şekilde ilerliyor. Yazarın kurguladığı evreni sevdim. Sadece Vhalla'nın ve Prens Aldrik'in birbirlerine olan dengesiz hareketleri beni rahatsız etti. Aldrik o kadar yanlış mesajlar veriyor ki kızı da dengesizleştiriyor. Vhalla henüz 18 yaşına girmiş bir kız ve bir de Rüzgargüdücü olduğunu öğrenmesi var. Prens ise daha çok genç, 26 yaşında ve Taht gibi bir yük omuzlarında.. Vhalla'nın uyum süreci ve Aldrik'in Veliaht Prens olmasının sorumluluğu ve yükümlülüğü altında olmasından dolayı bu dengesiz ruh hallerini anlayabiliyorum.

Ama asıl olaylar serinin 2. ve 3. kitabında başlıyor. Ve ben seriyi oldukça sevdim. Akıcı olmasından dolayıda kısa sürede yalayıp yuttum. Fantastik okumayı özlemişim. 😍 Ve bu seri için heyecanlı hissediyorum, yerimde duramıyorum. 😍 Spoiler vermeden yorum yazmak o kadar çile ki.. Her şeyi, her şeyi anlatmak istiyorum. 😂

Büyülerin, arkadaşlığın, dostluğun, maceranın, aşkın ve fedakarlığın olduğu bu seriyi fantastik seven, sevmeyen herkese öneriyorum. 🔥
Pinterest shareGoogle Plus share

Ateş Düşüyor│Kitap Yorumu



Vhalla, Rüzgargüdücü olduğu öğrenildikten sonra kendini hiç bilmediği bir savaşın ortasında bulur. Krallık için savaşacak ve bu yolda ölmeyi bile göze alacaktır.

Serinin gittikçe güzelleştiğini söyleyebilirim. Özellikle karakter gelişimleri daha bir oturaklı hale gelmiş. İlk kitapta cevabını alamadığımız sorular ikinci kitapta yanıt bulmuş oldu.

Ateş Düşüyor da en sevdiğim karakter Larel oldu. Larel, aynı Aldrik gibi bir Alevtaşıyıcı. Metali yumuşatabiliyor ve alev yaratıp, ısıyı koruyabiliyorlar. Aynı zamanda ateşten yanmıyorlar. Larel ile Vhalla'nın ilişkisi ise benim için çok dokunaklıydı. Abla&Kardeş gibiydiler. Ve yazarın Larel için yazmış olduğu sonu kabullenemiyorum. Kalbimiz seninle Larel. 💔

En büyük kızgınlığım ise Aldrik'in babası İmparator'a.. Vhalla'ya hiç değer vermiyor ve onu hiç bir şeye layık görmüyor. Aldrik ile aralarına girme çabalarına ayrı sinir oldum. İmparator, Vhalla'dan adını, benliğini, ruhunu, kalbini ve aşkını aldı. Tebrikler İmparator kendi ellerinle bir ölüm makinesi yarattın. 👏

Vhalla'nın adım adım yokoluşu kalp kırıcıydı. 💔 Ama buna rağmen ayakta durmaya çalışması.. O güçlü yönü beni kendisine hayran bıraktı.
Ateş Düşüyor da Aldrik ile Vhalla ilişkisi de ilk kitaba göre gelişim gösteriyordu. Ben aralarının daha da güçlenip, birbirlerine daha çok kenetlendiklerini hissettim. Ve bu aralarındaki "bağ, birleşme" seremonisi beni heyecanlandırıyor. Sonuna kadar destekliyorum ikisini de.. ❤️ Benim en çok ödümü kopartan kitabın son sahneleri oldu. O kadar heyecanlandım ki hemen üçüncü kitaba geçip ilk bölümü okudum. 😍

Hava Uyanıyor serisi gittikçe güzelleşen bir seri haline geliyor. Ben yazarın kalemindeki amatörlüğün seri ilerledikçe azaldığını düşünüyorum. Özellikle karakter gelişimleri ve olay örgüsünü oturtma çabalarını görebiliyorum. Tek üzüntüm serinin son kitabının çıkmamış olması.. Umarım yayınevi tez vakitte serinin son kitabını bizlerle buluşturur. 🤗

Serinin kapaklarına bayılıyorum. 😍

Pinterest shareGoogle Plus share

Karanlık Dokunuş │Kitap Yorumu




Daha fazla Sarah Maclean!
Daha fazlaaa!

Serinin üçüncü kitabında kibirli Dük bozuntusu Haven(Malcolm) ile yüreği yaralı Sera'nın hikayesi anlatılıyor. Kitabın konusundan bahsedecek olursam; Haven, onunla evlenebilmek için Sera'nın kendisini tuzağa düşürdüğünü düşünür. Ama gerçek öyle değildir. Sera'nın bütün itirazlarına rağmen evlenirler. Ama evlilikleri ikisinin de beklediği gibi ilerlemez. Ve bir gün Sera, Haven'ı terk eder. Sera'nın ardından Haven yaptığı hataların farkına varır ve Sera'yı bulmak için her yeri dolaşır. Üç yılın sonunda karısı ile Lordlar Kamarasında karşılaşırlar. Sera kararlıdır. Haven'dan boşanacak ve özgürlüğüne kavuşacaktır. Fakat Haven'ın ikisi için farklı planları vardır ve Sera'yı bırakmaya hiç niyeti yoktur. 

Yazar diğer kitaplarından farklı olarak bu kitabında bir geçmiş bir gelecek olarak olayları kaleme almış. Bu durum hoşuma gitti. Cidden, bu yazar ne yazarsa okurum ben. Her ne kadar okurken Haven'a sinir olsam da çok çok güzeldi. Özellikle gölün altındaki balo salonu ve heykel detayları kitaba farklı bir hava katmıştı. Ve bayıldım! Cidden, balo salonu hayranlık verici. İtiraf ediyorum orada olmak istedim! Haven'a kızdığım çok oldu ama.. Sera ile Haven birbirlerini çok sevmişler. O kadar çok sevmişler ki.. Bu sevgi birbirlerine zarar vermelerine neden olmuş. Aralarındaki bu sevgi zamanla bir savaşa, oyuna, intikama dönüşmüş. Aralarındaki bu çekişme iki tarafında mahvolmasına neden olmuş. 

Haven'ın Sera'ya olan aşkı nasıl desem Sera olmasa Haven yaşayamayacakmış, nefes alamayacakmış, yarım kalacakmış gibi.. Haven'ın hataları var ama adam aşkından ölüyor Ve hatalarını telafi etmek içinde uğraşmadığını söyleyemem. Gerçi ben Haven'dan daha fazlasını beklerdim ama neyse..

Kitap sadece bunlardan ibaret değil. Her şey detaylarda saklı. Ama spoiler olacağından pek açıklama yapmak istemiyorum burada. :D Ah ah, ne fırtınalar koptu şu sayfalarda.. Özellikle şu alıntı beni çok etkiledi.



"Beni istemiyorsun ama bana başkasının sahip olmasına da izin vermiyorsun. Başından beri başkasına ait olmamı istemedin."

Bazı sahneleri okurken deyim yerindeyse kalbimi bıraktım! Çok dokunaklıydı. Sera'nın tüm yaşananlara rağmen ayakta duruşu, yıkılmayışı ve mücadeleci ruhu hayranlık vericiydi. Haven'ın da hatalarına rağmen telafi etmek için her şeyi yapmaya hazır oluşu okumaya değerdi. Ama ben Haven'ın daha fazla ileriye gitmesini isterdim. 

Haven, Sera'yı öyle çok seviyor ki.. Kıskanmamak elde değil. Keşke hatalar ve pişmanlıklar olmasaydı, bu kadar yıpratmasalardı birbirlerini.. Ama sonunda hak ettikleri mutluluğu bulmaları çekilen bütün acıya değdi.. Kitabın son bölümü o kadar güzeldi ki.. Ahh, kalbim! Tam anlamıyla "mutlu aile tablosu" gibiydiler.

Ben karakterlerin acılarını, sevgilerini, mücadelelerini okurken duygudan duyguya kapıldım. Karakterleri alıp bağrıma basmak istedim. Başından sonuna her şeyiyle sevdiğim bir kurgu oldu. Ah, bu arada Sesily ve Caleb'ın hikayesini isiyorum. Aralarındaki çekim inkar edilemez. Yazarın bu çiftin de hikayesini yazmasını umuyorum. (=
Pinterest shareGoogle Plus share

Kalpten Sabıkalı│Kitap Yorumu



"Bırak da yaralarını iyileştireyim. Bu kadar yakınındayken itme beni Şebnem. İkimizin de buna ihtiyacı var," diyerek genç kadının kolunu tuttu. Şebnem, koyu renk gözleriyle ona set kurup içeriye girmesine, kalbine inmesine engel oldu.
"Benim sana ihtiyacım yok."

#kitapyorumu
Kitap bir cinayet ile başlıyor. Ve sonrasında ekibin ipuçları ile olayların ve kişilerin takibinde maceralarını okuyoruz. Karakterler ile kimi zaman gülüp, kimi zaman sinirlenip, kimi zaman da hüzünleniyoruz. Bunun yanı sıra göz ardı edilen gerçekler ve sırlarla, şifrelerle dolu bir kitap olduğunu söyleyebilirim.  Detayları severim. Kitaptaki şifre mevzusunu da ayrı bir sevdim. Şebnem'in Atakan’a laf sokması, Atakan’ın hazır cevaplığı ve ağzı bozukluğu ile Şebnem'in sinirlerini zıplatması ama buna rağmen Şebnem'i sevmekten vazgeçmeyişi ve onun için her şeyi göze alacak duruma gelmesi kalbimi ele geçirdi. 😍 Aralarındaki güçlü bağ hayranlık vericiydi. 😍 Karakterler kimi zaman çatlak olsa da hepsi de sorumluluklarının bilincindeydi ve bu durum kimisiyle arkadaş, kimisiyle abi-kardeş içerisine girme isteği uyandırdı bende. 😇 Karakterler öyle içimizden biriydi ki.. Kimi zaman alıp bağrıma basmak ya da alnından öpmek istedim. Okurken insanı sıkmayan, heyecan verici olaylar ve çatlak ama sevilesi karakterleri ile kendini sevdiren bir kitap oldu Kalpten Sabıkalı. ❤️ Kitapla ilgili tek olumsuz düşüncem karakterlerin çok argolu konuşmasıydı. Ben bunu hiç bir kitaba yakıştıramıyorum. Onun dışında beni rahatsız eden bir kısım olmadı. 😊 Oldukça akıcı bir dile sahip olması, olay örgüsü ve karakterleri ile beğenimi kazanan bir kitap oldu Kalpten Sabıkalı. 😊 Romantizm ile harmanlanmış polisiye tarzı kitapları seviyorsanız kesinlikle bir şans vermelisiniz. 😊
Pinterest shareGoogle Plus share

Anka'nın Dönüşü │Kitap Yorumu



#kitapyorumu

Yıllar önce Anka'nın ruhunun bedeninden ayrılıp bir bebeğin bedenine girmesi ile başlıyor kurgu. Anka ruhunu taşıyan bebek (Carmen) dünyalı bir çifte veriliyor. Carmen 16 yaşına gelince gezegenindeki savaşı durdurmalı, güçlerini keşfetmeli ve görevlerini yerine getirmelidir. Bunun için en büyük destekçisi Ron ile bir maceraya atılır. Türklerin de fantastik yazabileceğini görmüş oldum Anka Kuşu'nda.. Yazarın kurguladığı evreni, karakterleri ve onların özellikleri sevdim. Özellikle Zümrüt'lerin özellikleri hayranlık uyandırıcıydı. O evren, o hayal gücü takdire şayandı. Oldukça da akıcıydı ki kitap okuyamadığım şu dönemlerde ilaç gibi geldi bana. Yazarın bu kitap ile yurt dışında eğitim hakkı kazandığını biliyor muydunuz? Bence bu takdir edilesi... 👏 Bir kaç eksiklik vardı ama bunun devam kitaplarında düzeleceğine eminim. Ki kitabın akıcılığı ile benden artı puanları aldı. 😊 Özellikle ilk kitabın sonu öyle bir yerde bitti ki.. Aslında bitti denilen herşey yeniden başlıyor. Ve ikinci kitap için umutlarım oldukça yüksek. Şahsen ben sinema filmi olsaydı keyifle izlerdim. Fantastik ve aşk ile bezenmiş kurguları seviyorsanız bir şans verebilirsiniz. 😊
Pinterest shareGoogle Plus share

Bu Ay Neler Okudum/İzledim?] KASIM│18



Kasım Ayında Okuduklarım

1.Mükemmel Olmayan Hayatım || 4
2.Küçük İnsanlar Büyük Hayaller Serisi ~ 10 Kitap
3.Kabına Sığmayan Hayaller Serisi ~ 6 Kitap
4.Tatlı Hayalet
5. Yıldız Tozu
6. Hangi Resim Daha Güzel
7. Üzüntü Kapını Çaldığında
8. Suçlu Olanlar || 2.5 - 3 
9. Hayır Demeyi Öğreniyoruz


Kasım Ayında İzlediklerim

1.Unfriended Dark Web ~ 4
2. Searching ~ 4
3. Nadide Hayat ~ 4
4. Ratatuy ~ 4
5. Cam ~ 1
6. Flushed Away ~ 4
7. Jurassic World Fallen Kingdom ~ 3
8. Fantastic Beasts and Where to Find Them ~ 5
9. Karanlık Fırtına ~ 3



Pinterest shareGoogle Plus share

Yalnızlar Adası || Kitap Yorumu

Altı yaşındaki Holly yağmurlu bir akşam, aile olarak bildiği tek kişi olan annesi Victoria’yıkaybettikten sonra konuşmaz olmuştu.
Mark Nolan’ın hayatında ihtiyaç duyduğu son şey ise altı yaşındaki bir kız çocuğuydu.Ancak o da kaybettiği kardeşinin bu sessiz çocuğunun hayatını güzelleştirmek için her şeyi yapabileceğini fark edecekti.
Kız kardeşinin ona son tavsiyeleri açıktı. “Her şeye onu sevmekle başla. Gerisinin geleceğinden eminim.”Maggie Conroy ise bir senelik eşini kaybettikten sonra, tekrar âşık olmaktan korkuyordu.
Yine de hayal gücünün sihrine inanıyordu. İşlettiği oyuncakçı dükkânında Holly Nolan’la tanıştığında,bu küçük kızın sihre ihtiyacı olduğunu o da anlayacaktı.

#kitapyorumu

İnsanın içini ısıtacak kadar sıcak ve sevimli bir hikayeydi. Tek kusuru çabuk bitmesiydi. Daha uzun olmasını beklerdim. Maggie'nin kocasını kaybettikten sonra Friday Limanına taşınmasını ve bir oyuncak dükkanı açmasını konu ediniyor. Mark ise kız kardeşinin ölümünden sonra yeğeni Holly'nin bakımını üstlenmiş durumda.. Kayıplar bu iki yaralı yüreği bir araya getiriyor. Ve birbirlerinin yaralarını sarıp, eksiklerine tamamlıyorlar. Mark, Maggie ve Holly'nin aralarındaki ilişki çok naif ve sevecendi. Okurken içimin erdiğini hissettim. 😍 Kitapta oldukça akıcıydı ki.. Uzun zamandır kitap okuyamama durumuma ilaç gibi geldi diyebilirim. 😊 Yazarın kalemi de oldukça naif geldi bana ve hoşuma gitti bu durum. Yalnızlar Adası yazarın okuduğum ilk kitabı o yüzden yeri bende ayrı olacak. ❤ 
Pinterest shareGoogle Plus share

Ya Hiç Gelmeseydin || Kitap Yorumu


İlk kitabı okuyalı üzerinden o kadar zaman geçti ki neler olduğunu unutmuşum. Hatırımda kalan tek şey bir öğretmen ve öğrenci ilişkisiydi. Bu yüzden kitaba adapte olmakta biraz zorlandım. Hatta ilk başlarda biraz sıkıldığımı da söyleyebilirim. Ama okudukça kurgu ve karakterler kendini sevdirdi. Ve Colleen bir kez daha şaşırtmadı 😍 Bu kadın ne yazsa okurum! Canım yazarım! 😍 Hem duygu yüklü hem de eğlenceli bir kalemi var. Okurken duygudan duyguya sürüklüyor insanı. Kitapta sevdiğim noktalardan biri şu; ekşi ve tatlı. Yani karakterler gün içerisinde yaşanan iyi olayları tatlı, kötü olayları ekşi şeklinde birbirlerine anlatıyorlar. Ve bu fikir çok hoşuma gitti. Sonra küfür etmek yerine "kelebek" tabirini kullanıyorlar. Mesela lanet olasıca yerine; kelebek olasıca gibi.. Çok tatlı bir fikir değil mi.. 😍

Bu kadar tatlı olayların yanında acı olaylar da oluyor tabi.. Özellikle Will'in eski sevgilisine karşı verdiği tavizden dolayı Lake ile aralarının bozulmuş olmaları çok sinir bozucuydu. 😡 Lake resmen darmadağın oldu. 😢 Bu noktada Will'e çok kızdım. Lake annesinin ölümünden sonra zaten yapayalnız kalmış ve duygu çalkalanması yaşarken böyle bir durumla karşı karşıya kalması kızı darmaduman etti. 😢 Neyse ki Will zor yoldan da olsa Lake'i ne kadar çok sevdiğini göstermiş oldu. 😏

İnişli çıkışlı bir şekilde ilerleyen ama çokta zihin yormayan, okurken kimi zaman güldürüp kimi zaman hüzünlendiren ama en sonunda huzura erdiren bir seri sonu kitabıydı. 😂 Bir de şöyle bir şey var ki ne zaman Colleen kitabı okusam daha çok okumak isterken buluyorum kendimi.. 😍 Daha nice Colleen Hoover kitapları okuma şansımız olur umarım diyerek yorumumu noktalıyorum. 😏

Pinterest shareGoogle Plus share

Bu Ay Neler Okudum/İzledim?] EYLÜL│18

OKUDUKLARIM 

1. Karanlık Kalp ~ 5
2. Narsist ~ 4
3. Lydia ~ 4
4. Jamaica Caddesi ~ 3
5. Çeşmeliköprü Caddesi ~ 3
6. Bin Öpücük ~ 5
7. Kafka Okur | Agatha Christie ~ 3

❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤ ❤

İZLEDİKLERİM

1. Deliha 2 ~ 4
2. Aile Arasında ~ 4
3. Secret Superstar ~ 5
4. Colossal ~ 0
5. Wonder ~ 5
6. Song to Song ~ 0
7. Ferdinand ~ 5
8. True Detective 1.Sezon ~ 4
9. Next Gen ~ 5
10. Hotel Transylvania ~ 5
11. Sierra Burgess is a Lost ~ 4
12. Men, Women and Children ~ 0
13. Hotel Transylvania 2 ~ 5
14. Hachiko ~ 5
15. Gifted ~ 3
16. The Light Between Ocean ~ 3
17. Heartbeat ~ 10 Bölüm ~ 3
18. The Incredibles ~ 5
19. Forrest Gump ~ 5
20. The Girl On The Train ~ 1
Pinterest shareGoogle Plus share

Aşkta Havlu Atma Sanatı || Kitap Yorumu


Serinin açık ara en güzel ve anlamlı kitabıydı bana göre. İşleyiş ve konu ile karakter gelişimleri bakımından çok doyurucu bir kitaptı. Kat üvey babası tarafından küçük yaşta cinsel istismara uğramış buna rağmen ayakta kalmaya çalışan güçlü bir karakter benim gözümde. Bir köşeye sinir oturmamış. Kaçma fikrini sıkı sıkıya tutunmuş belki ama yine de vazgeçmemiş. Irish ise arkadaşının kardeşinin ölümünden sonra kendisini hayata ve herkese karşı kapamış. Ama Kat ile tanışınca ister istemez onu korumak isterken buluyor kendini. Bu iki yaralı karakter bir araya gelince bela kaçınılmaz oluyor tabi.. Kat ve Irish ölümüne korkuyorlar. Ama Irish, Kat'e güvenilir bir hayat sunmak için elinden geleni ardına koymuyor. Irish eski bir boksör olduğu için Kat'e kendisini savunma dersleri veriyor. Onun için, ondan gizli Kat'in peşindeki belalı adamlarla mücadele ediyor. Kat babasının pisliklerinden kaçayım derken lanet bir uyuşturucu bağımlısı erkek arkadaş kurbanı oluyor. Yani yağmurdan kaçarken doluya tutuluyor. Ama Irish her daim yanında. Irish'in Kat'e olan tavırları çok naif, kırmaktan incitmekten korkarcasına davranıyor. Bu iki yaralı karakterler birbirleri ile yaralarını sarıyor. İki karakterde ilk zamanlardaki hallerinden çok farklı bir hale bürünüyor kitabın sonunda. Kat'in duvarları Irish'in karşısında bir bir yıkılıyor. Irish ise gerçekten sevmenin nasıl bir duygu olduğunu deneyimliyor. Aşk ve sevgi ile harmanlanmış hayatta kalma mücadelesi.. Karakterlerin kızdığım yönleri de oldu elbette. Ama buna rağmen kurgusu ile yüreğimi sızlatan ama aynı zamanda umut vadeden bir kurgu oldu benim için.. ❤
Pinterest shareGoogle Plus share

Lydia || Kitap Yorumu


Katiller Çetesi'nin tüm dünyada merakla beklenen devam kitabı Lydia'da sular durulmuyor. Her ne kadar Izabel ve Naeva, yepyeni kimlikleriyle planlarını gerçekleştirmeye çalışsalar da, ikili türlü badireler yüzünden ayrı düşer ve Naeva’nın hayatı tehlikeye girer. Naeva’yı kurtarabilecek tek kişi Izabel'dir ama özgürlük için ödenmesi gereken bedel fazlasıyla ağırdır ve Izabel'in Birlik'ten gizlediği korkunç sırrın açığa çıkması dengelerin de değişmesine neden olur.  


Kitabın başlarında o kadar sıkıldım ki yarım bırakma aşamasına geldim ama sonra kitap bir açıldı, pir açıldı. Olayla hızla gelişti ve şoke edecek bir sürü şey öğrendim. Şimdi ne söylersem spoiler olacak o yüzden bir şey diyemiyorum ama Izabel beni çok şaşırttı. Hala sevip sevmediğime karar veremedim ama bu kitapta ne güçlü bir yapıya sahip olduğunu gördüm.Ve Izabel ne yere bakan yürek yakanmış. Cidden şaşırttı beni! Lydia'da Izabel'in Meksikaya gitmesini ve Vonnegut'ı bulması konusu ele alınıyor. Tam işler sarpa sarıyor derken Izabel'in ayağa kalkması ve paçayı sıyırması cidden hayranlık uyandırıcıydı. Tahammül edemediğim ve sinirimi bozan sahneler olmadı değil ama bu kitabın güzelliğine gölge düşürmüyor. Fredrik ve Niklas'ın Izael'i düşünmeleri, fedakarlık yapmaları çok hoştu. Duygulandım. Kitabın bir kısmında kalbim kırıldı. Son bölümde Victor ve Izabel sahnesini okuyanlar bilir. Hüzünlendim ama yine de umutluyum. Ve 8. Kitap çok fena olacak. Sabırsızlanıyorum. 😏
Pinterest shareGoogle Plus share

Jamaica Caddesi || Kitap Yorumu


Üzülerek söylüyorum ki kitabı pek beğenmedim. Sevdiğim yönleri oldu elbette ama genel olarak beklediğim gibi olmadı. Ana karakterler çok ezikti bana göre. Olivia, içine kapanık bir kız olduğundan hoşlandığı erkeklerle iletişim kurmakta zorlanıyor. Yakın arkadaşı Nate'de tam bu noktada ona yardım etmeye karar veriyor. Nate ise her gecesini başka bir kadınla geçiren biri. Nate, Olivia'ya erkeklerle nasıl iletişim kuracağını ve fiziki yönden nasıl harekete geçeceğini gösteriyor. Uygulamalı olarak. Kitap bir yerden sonra "fuckbuddy" kıvamına geliyor. Olaylar bir süre böyle devam ederken ikili birbirlerine karşı bir şeyler hissetmeye başlıyorlar. 

Olivia, Nate'e olan duygularını açıkladığında Nate'den beklediği tepkiyi alamıyor. Cidden bu kısımda Nate'e çok sinirlendim. Kaldı ki bana göre Olivia'yı ders ayağına kullandı gibi geldi. Ki Olivia bu durumdan şikayetçi değil, o yüzden bu o kadar da göze batmıyor diyebilirim. 

Ama kitap boyunca karakterler dengesizlikleri ile beni sinir etti. Tamam, geçmişte yaşamış olduklarından dolayı bu hale gelmiş olabilirler. Bir yerde empati kurup, anlayabilirim ama ben böyle ezik karakterler yerine daha güçlü, ayakları yere basan sağlam karakterler görmek isterdim. 

Kitabın son 60 sayfası falan çok güzeldi. Nate'in Olivia'ya olan aşkını fark edişi, kendini affettirme çabaları okumaya değerdi. Kitapla ilgili şöyle bir şey var ki diğer karakterleri de (Joss, Branden, Jo, Cam vs.) tanıyamaz oldum. Sanki bir yabancı gibiydiler benim için. Sanki bu kitabı Samantha yazmamış gibi geldi bana. Bir de okurken sanki bazı bölümler atlanmış ya da eksikmiş gibi hissettim. Hiç beklemediğiniz bir anda hiç beklemediğiniz bir karakter çıkıyor karşınıza. Sanki böyle ışınlanmış gibi. Bu da moralimi bozan etkenlerden biri. Çeviriden kaynaklı sanırım. Haliyle böyle olunca kopukluk yaşadım. Bilmiyorum belki de kitaba büyük bir beklenti ile başladığım için böyle olmuştur. Sonuç olarak; ilk iki kitabı deli gibi sevmiş biri olarak Jamaica Caddesi beklentimin altında kaldı. 😢

Pinterest shareGoogle Plus share

Sırtımızdaki Hedef || Yorum


"Ignazio'nun gerçekte nasıl biri olduğunu bilmiyorum. Sadece tanımamı istediği adamı tanıyorum ve aslında onun hiçbir yönünü tanımamı istediğini sanmıyorum ama bana tahammül ediyor.. Senin için. Yani onun bu yönünü tanıyorum. Ve o.. Ciddi.. Kibar olmadığını söylemiyorum çünkü asla kaba davranmadı ama çok baskın. Doğruyu söylemek gerekirse Karissa, o adam benim ödümü koparıyor. Ama sen onu seviyorsun; sevdiğini biliyorum.. Bundan eminim.. Çünkü o bir istilacı. Sanki içine girmiş ve sımsıkı tutunmuş gibi; büyük bir parçanı söküp atmadıkça onu çıkarmanın bir yolu yok. O, bir doğal afet. Bu yüzden belanın peşini bırakmamasında şaşırılacak bir şey yok.. " 


Bir gün çok güçlü, acımasız ve tehlikeli bir kurt ile masum ve kendi halinde yaşayan bir kuzunun yolları kesişmiş. Kurt, kuzuyu gördüğü ilk anda onun için tehlikeli olacağını biliyormuş. Ama buna rağmen kendini durduramamış ve kurt, o tehlikeli dünyasına kuzuyu davet etmiş. Kuzu ise kalbinin sesini dinlemiş ve kendini herşeyiyle kurtun tehlikeli dünyasına bırakmış.

Böyle başlıyor Ignazio ve Karissa'nın hikayesi.. Tehlikelerle dolu bir aşk hikayesi.. Naz, hiç bir zaman iyi bir adam olmayacağını söylerken, Karissa için iyi bir adam olma yolunda ilerlerken bulur kendini.

Serinin son kitabında Ignazio'nun herşeyden elini eteğini çektiğini ve kendini Karissa'ya adadığını görüyoruz. Ama tabi tehlike peşlerini bırakmıyor. Sonuçta bilirsiniz namınız sizden önce gelir. Ignazio da öyle.. Bütün herşeye -tehlikelere- rağmen mutlu olmanın yolunu bulurlar.

Karissa'nın bazı kısımlarda salaklık yaptığını düşünüp ona gıcık olsam da.. Karissa ve Naz ile ilgili sevdiğim şeylerden biri birbirlerine olan bağlılıkları ve ne olursa olsun birbirlerinden kopmamaları.. Çok güzeldi..

Ahh, Ignazio Vitale 😍 😎 😢 

Seriye veda ettiğim için hafif bir burukluk hissediyorum. Özellikle son bölümde tam anlamıyla bir aile olmaları çok mutluluk vericiydi. O sahneleri okurken duygulanmadım dersem yalan olur. 😢 Lorenzo ile de tanışıyoruz ve ben onun hikayesini okumak için sabırsızlanıyorum. Umarım yayınevi Lorenzo'yu kısa zamanda okuma şerefini bize gösterir. 😏


Pinterest shareGoogle Plus share

Biz || Selvi Atıcı (Yorum)


Kitabı yüzümde aptal bir sırıtışla okudum ve kitabı bitirdiğim mutluluktan ağlamak istedim. ❤︎ O kadar güzeldi ki.. Okurken alıntı olarak her yeri işaretlemek istedim. (İşaretledim de.) :D 

Çelik Mızrak'ı o kadar uzun zamandır bekliyordum ki ilaç gibi geldi. Çelik'in o yeşilcam filmlerinden fırlamış bir karakter oluşu, konuşması, tarzı, karizması her şeyiyle beni kendine hayran bıraktı. ❤︎ Seveceğimi biliyordum zaten ama okurken gözlerinden kalpler fışkıran emoji şeklini aldım. ❤︎

Çelik'in tam bir beyefendi gibi oluşu o kadar karizmatikti ki.. Böyle hayran hayran okudum. Demir ve Süheyla'yı görmek o kadar iyi geldi ki.. Özlemişim eşek sıpalarını! :D Çiğdem ise yaşadıklarına rağmen o kadar güçlü bir karakter ki başkası olsa sinip kalırdı sanırım. Ama Çiğdem sivri dili, dürütslüğü ve azmi ile gönlümü çaldı. ❤︎

Kitap bunun yanında alt metinde verdiği mesajlar ile de gönlümü çaldı. Şiddet ve evlat edinme konularına da değinerek bizlere o kadar güzel bir mesaj veriyordu ki yazarı öpmek istedim. ❤︎

Canım Selvi!
Canım kitabım!
Canım Çelik!

Dibine kadar fan girl'lüğü yaşıyorum! Aa, dostlar! ❤︎

Kurgusuyla, karakterleriyle kısacası her şeyiyle gönlümü çalan bir kitap oldu. Çelik'in "hanımefendi" deyişi beni benden aldı. Çiğdem ile aralarında olan diyaloglar hem eğlenceli hem de çok güzeldi. Özellikle son kısımda Çelik'in "Siz hanımefendi, kalbimin belasısınız!" dediği yerde ben bittim arkadaşlar, ben öldüm! ❤︎ Bu kadar mı güzel olur, bu kadar mı güzel sever bir insan! ❤︎Daha ne olsun. Alın, okuyun, okutun! ❤︎

Selvi Hatun sen hep yaz, biz hep okuyalım! ❤︎

Pinterest shareGoogle Plus share
BLOG DESIGN BY BİR OTAKUNUN DÜNYASI